17 Ocak 2014 00:07

Bu bir geri almadır

Bu bir geri almadır

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Silahlar çekilmiş. Banka müdüründe bir silah, kadınlarda bir silah, “Vururum”, “Asıl ben vururum” diye birbirinin üstüne yürüyorlar. Kendisinin “kahraman” olacağını iddia eden müdür bir anda karşısında, önce sahip çıkmadığı sevgilisini buluyor, derken onun yaptığı kirli operasyonlar bir anda hatırlatılıveriyor. Ekip fazlasıyla acemi ama, kuşku götürmeyen şey, haklı oldukları.
Bir ayı dolduran ayakkabı kutusu operasyonundan beri, Brecht’in sözü kimse için anlaşılmaz değil: Banka kurmaya kıyasla, banka soymak nedir ki? O yüzden neredeyse sinemanın icadından beri çekilen banka soygunu filmleri oldum olası soygunları az ya da çok yüceltir. Burada adaletle ilgili bir şey olmalı, geleneksel kuralları, yasaları bir kenara koyup vicdani bir adaletle seyirciyi olan bitene bakmaya çağıran. Kadın İşi Banka Soygunu, bu türün acemilik üstüne giden komik örneklerinden, kadın meselesine ve bankalar düzeninin soygunculuğuna bolca vurgu yaparak.
Soygundan bir gün önceyi seyirciye Meltem Cumbul anlatmaya başlıyor. Kendisi 30’lu yaşlarında kanser hastası bekar bir anne olan Gülay. Bankaya olan borcundan dolayı iş yerine haciz gelince iyice umudunu kaybediyor. Bu sırada arkadaşı Bilge, bankanın çağrı merkezindeki işinden ona “Kredi çekme, manyak mısın” derken yakalandığı için kovuluyor. Ekibin beyaz yakalı üyesi Nihal’in günü, birlikte yemek yediği iş arkadaşını evlenmeye ikna etmeye çalışmakla geçiyor. Sinek avlayan bir rock bar işleten Dürdane ise, bir kez daha iyi kalbinin kurbanı olup acıdığı adam tarafından soyuluyor. Her biri erkeklerden öyle ya da böyle bir kazık yemiş kadınlar yani, işten atılırken sevgilisinin sahip çıkmadığı Bilge, kanser olunca kocasının terk edip çocuğuyla bıraktığı Gülay, eski sevgilisinin taktığı borçlarla dükkan işletmeye çalışan Dürdane ve Nihal - bu sonuncusuna yapılan en büyük yanlış evlenmemek galiba. İkisi bankada çalışır, mini etekli ve topuklu olan müşteri temsilcisi, spor ayakkabısı giyen çağrı merkezinde. Ama sohbette başlıca düşman, erkeklerden çok, bankalar. Sıkıntıları en büyük olan Gülay için bir araya geldiklerinde banka soyma hayalleri kurmaya başlıyorlar. Gülay için çektikleri kredileri ödemenin imkansız olduğuna kanaat edince, sarhoş kafayla yarı espriyle bir soygun planı yapılıp sözleşiyorlar. Sabah, ciddiye alıp buluşanlar olunca plan işlemeye başlıyor.
Daha doğrusu hiçbir şey planlandığı gibi işlemiyor. Topuklu ayakkabılarla, rehin aldıklarına “Ayıp ama” diye sitem ederek yapılan soygunda “kadın işi” olarak kastedilen bu naiflik ve acemilik, biraz da. Pratikte acemiler ama, ideolojik duruşları ona göre epey sağlam aslında. İktidarla aylardır diline doladığı “faiz lobisi”nin birbirinden ayrılmadığına kuşkuları yok. Bu yaptıklarının kendilerinden çalınanları geri almaktan ibaret olduğu açık. Soygunu “Cinsel, sınıfsal sömürüye son” sloganıyla yapar gibiler, başlıca iki eksen bunlar çünkü, erkeklerin konformizminden bunalmışlıkları ve bankalardan nefretleri. Politik motife ek olarak, içlerinden birinin, Bilge’nin Che tişörtleri giyip Mahir Çayan okuması ve gaz maskeli fotoğraflar çektirmesinden devrimci olduğunu da biliyoruz üstelik. Burada suyu bulandıran, devrimciliğe destek atmakla onu karikatürize etmek arasında gidip gelmesi. Kadın olmak da aynı şekilde güçlü ve direngen olmak bakımından yüceltilip bir sonraki sahnede tüm kırılganlığıyla komiklik unsuru olarak kullanılabiliyor. Popüler bir film olunca popülist olmak şart değil ama Kadın İşi Banka Soygunu söz aile, ilişkiler, annelik gibi konulara gelince alışıldık “herkes evlenir, çocuk yapar ve mutlu olur” tipi mesajlardan kendini kurtarmıyor.
Biber gazı dumanı altında yapılan bir soygun görmek her şeye rağmen hem eğlendirici, hem düşündürücü, ne âlâ.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...