Eski fotoğraflar
Fotoğraf: Envato
Eski fotoğraflar, nostaljik fotoğraflar diye konuşuruz ya hani… Peki, yeni fotoğraf nedir? Gerçekte yeni fotoğraf var mıdır? Oysa ki zamansal olarak yeni dediğimiz her şey (fotoğraflar dahil) o anda eskimeye başlamıyor mu? Yoksa çooook eski, çook eski, çok eski, eski, az eski gibi sınıflandırmalar mı yapılsa? Peki, eskilik nedir? Acaba yıpranmışlıkla ne kadar karıştırıyoruz?
Bir fotoğrafın sararması, kırılması, buruşması eskiliğini mi gösterir? Yoksa yıpranmışlığını mı? Ya da eskimek, güncelliğin karşısında yok olma hali midir? İşte bir yığın soru… Herhalde eski fotoğrafları, “tarihsel anlamda geçmişte kalan” olarak düşünüyoruz. Mesela bir elbise yıpranmış da olabilir yıpranmayıp da güncelliğini yitirmiş-modası geçmiş de olabilir. Her iki durum için de eski elbise tanımını kullanırız. Bazen de deriz ki “eski ama yepisyeni”. Fotoğraflar da bu ikili anlam karşısında “eski”liğe kurban giden görüntüler sanırım. Oysa bir fotoğraf yıpranmış olsa da üzerinde taşıdığı görüntü “yepisyeni” olabilir. Bu ise o fotoğrafın taşıdığı anlam, ne söylediği ve neyi nasıl ilettiği ile ilgilidir. Ya da fotoğrafın, sanat fotoğrafı olma halidir. Maddesel anlamda tarihe karıştığı halde manevi olarak hâlâ yeni olma durumudur. Bu sorgulamalar “fotoğrafın sanat olma haline” ya da “sanat fotoğrafının durumuna” kadar gidebilir.
Ben bu soruları kendimle tartışırken aile albümünde bulduğum fotoğrafları inceledim. Annemin yıllar önce bir hapishane hatırası olarak çektirdiği fotoğraflar dünden bugüne ne çok şey söylüyorlar, diye düşündüm. Kağıt olarak bugünün teknolojisinin dışına düşmüş, saklanma koşullarından olumsuz etkilenmiş, yıllar evvel kadrajlanmış olabilirler ama bugüne ilişkin az şey mi söylüyorlar? dedim kendi kendime.
Baktığım fotoğraftaki “mekan” hapishane. Demir parmaklıklar arkasından annem durumuna uygun bir poz vermiş; olanca masumiyeti ve güzelliği ile bize bakıyor. Başını, annemin koltuk altından demir parmaklıkların dışına doğru uzatmış olan çiçek ise poz vermekte annemle yarışıyor gibi. Fotoğrafçı, kadrajlamış ve çekmiş. Parmaklar kesilmiş ama olsun; neredeyse altın kesim uygulanmış. Bu fotoğrafın çekilme amacı belli: Sevdiklerine “Merhaba, iyiyim” demek. İşte, bir hatıra fotoğrafı. Sayfalarını çevirdikçe, kadın olmayı, emek vermeyi, büyütmeyi, dahası yaşamdan umudu okuyorum bu görüntüde. Bu fotoğraf çekildiğinde ben ve kardeşlerim daha yoktuk. Yani zamansal olarak, yaklaşık altmış yıl öncenin fotoğrafı. Ama umutla, sevgiyle “yarına merhaba!”, “özgürlüğe merhaba!” diye sesleniyor. Ne amaçla çekilmiş olursa olsun bugün hâlâ bizleri etkileyen bir yanı var. Yani yepisyeni bir fotoğraf...
Annemin adı Mürvet. Çocuklarının mürüvvetini de gördü. Yeryüzünde mürüvvet görmeyen annelerin kalmadığı bir dünya kurulması için uğraşan, mücadele eden annelere; çocuklarıyla daha adil bir dünya için direnen annelere selam olsun! Çocuklarını duruşmalarda, hapishanelerde yalnız bırakmayan annelere selam olsun! Ellerinizden öpüyoruz.
Bizlerin anneleri, alınları ak emekleri helal kadınlar. Peki, ülkeyi soyan, ayakkabı kutusu kuran çetelerin anneleri, sizler nerdesiniz?
- Çöp konteynerlerini hazır tutalım… 05 Nisan 2024 04:30
- Bir sabahın üç kapısı var göğe 29 Mart 2024 04:15
- Türkiye vatandaşlığına kabul edilmeyen fotoğrafçı Othmar Pferschy’nin dramı 01 Mart 2024 04:20
- Emirgan Sanat Evinden kültür merkezlerine… 16 Şubat 2024 04:20
- ‘Adalet-sizlik’ 02 Şubat 2024 04:13
- ‘Öyle bir yere geldik ki… hiçbir sokağın adı yok’ 19 Ocak 2024 04:11
- Yeni yıla başladık 12 Ocak 2024 04:36
- Ruh ve beden üzerine … 22 Aralık 2023 04:12
- Hatırla... 01 Aralık 2023 04:13
- Sözlerin izlerinden cennetin güzelliklerine… 24 Kasım 2023 04:10
- Ölümsüz bir çocuk: Hanzala! 03 Kasım 2023 04:00
- Hangi demokrasi, nasıl bir cumhuriyet? 27 Ekim 2023 04:00