12 Ocak 2014 00:15

Milli irade milli iradeye karşı

Milli irade milli iradeye karşı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kullanılmaya başlandığından bu yana ‘milli irade’ ifadesinin uyduruk, anlamsız bir anlatım olduğunu; eğer bu ifadeye siyasi bir anlam yüklenirse, ‘milli şef’e ulaşan faşist ideolojinin çarkına girileceğini yazarım, söylerim. Çünkü, belli bir konuda belli bir anda yapılan oylama sonucu ortaya çıkan şey soyutlanabilir genel bir irade değildir, çoğunluğun o anda o konuya ilişkin tercihidir. Çoğunluk tercihi mutlaka benimsenmesi, eleştirmeksizin uyulması, boyun eğilmesi, değiştirilememesi gereken bir iradeyi ifade eder biçimde soyutlanır ve bir de ‘milli’ tanımlamasıyla ‘yüceleştirilirse’ faşizme geçit açılmış demektir. Demokratik devlet yapılanmasında ‘milli irade’ kavramı bir anlam taşımaz, onun için uyduruktur.
Milli irade ifadesi giderek muhalefet tarafından da kullanılır oldu. Başlarda sadece bir kişiden duyduğumuz bu ifade yıllar içinde kanıksandı, uydurukluğu görmezden gelinmeye başladı, siyaset alanında neyi ifade edebileceği düşünülmeksizin sıkça kullanılır oldu.
Hükümete göre seçimlerde Ak Parti’ye oy veren çoğunluk ‘milli iradeyi’ oluşturuyor ve bu nedenle hükümetin tüm icraatının meşruiyeti milli iradeden kaynaklanıyor. O halde hükümetin icraatını, hangi yolla olursa olsun engellemeye kalkışmak milli iradeyi çiğnemek demektir. Milli iradeyi milli olmayan, olamayan güçlerin kumpası yıkmaya çabalar; bu çabaları boşa çıkartacak her girişim milli iradeyi korumaya yöneliktir, bu nedenle meşrudur.
Hükümet Ak Parti’nin son seçimlerde aldığı yüzde 49.5 oranındaki oyu ‘milli irade’ olarak niteliyor. İyi de, 12 Eylül 2010 anayasa değişikliğine ilişkin halk oylaması da ‘milli irade’ değil mi? Halk oylamasında yüzde 58 kabul oyuyla ortaya çıkan ‘milli irade’ devlet biçimi olarak demokrasiye yol alışı benimserken, yargı açısından da HSYK’deki yeni düzenlemeyi vesayet ilişkilerinin tasfiyesi olarak görmüş ve kabul etmişti. Şimdi HSYK yeniden ve eskisini de aratacak şekilde değiştiriliyor, bir çok yasada öngörülen yeni düzenlemelerle özgürlükler daraltılıyor. Yani halk oylamasının ‘milli iradesi’, hükümetin ‘milli iradesi’ tarafından didikleniyor.
Ben halk oylamasının ‘milli iradesini’ oluşturanlardanım. Çünkü referandumda evet oyu kullandım. Ama ben hükümetin ‘milli iradesini’ oluşturanlardan değilim. Çünkü seçimlerde Ak Parti’ye oy vermedim. Ancak benim oluşturanlarından olduğum ‘milli irade’ halkın yüzde 58’sinin oyu ile gerçekleşirken, benim oluşturanlarından olmadığım Hükümetin ‘milli iradesi’ ise halkın sadece yüzde 49.5 inin oyu ile gerçekleşti. Yani benim oluşturanlarından olduğum halk oylamasının ‘milli iradesi’ benim oluşturanlarından olmadığım hükümetin ‘milli iradesinden’ daha üstündür. Öyle ise, halk oylamasının milli iradesine karşı çıkmaya hazırlanan tüm diğer ‘milli iradeler’, benim ve benim gibi anayasa değişikliğine ilişkin halk oylamasında ‘evet’ oyu verenlerin onayını almak zorundadır. Aksi oyun bozanlıktır. Oyun bozanlar ‘milli irade’ oluşturamazlar.
Bir de kafamı kurcalayan şu sorun var : Yeni Adalet Bakanı ile 2002’den önce ve sonra bir çok televizyon programına katıldım. Onun yargı ve HSYK konusunda, özellikle halk oylaması sürecindeki değişik yerlerdeki ve ortamlardaki söylemlerini, açıklamalarını dikkatle izledim. HSYK’nin halk oylamasına sunulan yeni yapısının ve işleyişinin ne kadar demokratik olduğunu, Avrupa Birliği’nin gereklerine ne kadar uygun bulunduğunu vurgulardı. Şimdi farklı konuşuyor, üç yıl önce kabul edilmesi için epeyi çaba gösterdiği HSYK’nin yapısını bu kez kendisini yargı üzerinde tek söz sahibi olabileceği biçimde değiştirmek istiyor. Kısa sürelerle bu kadar fikir ve tavır değiştirmeyi böylesine rahatlıkla ve öz güvenle özümseyen bir adalet bakanına, halk oylamasının ‘milli iradesine’ karşı mücadele başlatılan bu zor süreçte nasıl güvenebiliriz?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...