02 Ocak 2014 01:15

Pazar kavgasının kızıştığı bir yıl

Pazar kavgasının kızıştığı bir yıl

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Başlık, 2013 yılının en önemli özelliklerinden birinin ifadesidir. Diğeri, emekçilerin ve ezilen halkların yükselen mücadelesidir ve makalemizin devamında konu edilecektir.
ABD’nin, Ortadoğu-Kuzey Afrika “Projesi” ile hedefledikleri “giz” değildi. 2001 eylülü, bu tehdit dolu nakaratın üst perdeden ilanına vesile oldu. “Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi”, “çıkar alanımız bütün dünyadır!”  stratejik politikasının bölgeye uyarlanmış ifadesiydi. Uygulanması çok yönlü ve boyutluydu: işgal ve yıkımlar fazlasıyla kanıttır. Irak, Afganistan, Libya’da tarihten gelme birikim yağmalandı; alt yapı, kentleşme tahrip edildi, halkın farklı bölümleri arasına dinmek bilmez kan akıtmalarla, vahşi ve barbarca saldırı ve katliamlarla beslenen kin ekildi; birlikte yaşama olanaklarına büyük darbeler vuruldu; onlarca yıl geriye götürüldüler. Suriye’de belirli farklılıklarla uygulanan aynı politikadır. Bölgenin en ilkel ve gerici topluluklarından, fanatik şeriatçı çetelerden devşirilmiş ve emperyalist katiller tarafından yönetilen el Kaide-Nusra yakıp-yıkmayı sürdürüyor; yıkımın asıl failleri onların ardına gizleniyorlar.
ABD Irak’tan “çekildi”; Afganistan’dan da “çekileceğini” açıkladı. “Kendi içini tahkim ederek” Asya-Pasifik bölgesine özel bir ilgiyle eğilecekti! Bu bölgede, Çin gibi bir “dev yeni rakip”-ve onunla “Şanghay Beşlisi” ittifakı içindeki Rusya’nın etkisini sınırlamak, Amerikan ve Batılı suç ortaklarının “öncelikleri” arasına girdi! Pazar ve etki alanı kavgasının “ruhu” bunu gerekli kılıyor! Ortadoğu-Afrika bölgesindeki  etkisinde ve iştahında “bir tür gerileme” olduğundan, buralarda bir tür “barışçıl dinlenmeye çekileceği”nden değil;  başka alanlara daha etkin şekilde müdahale etmek, pazar gücünü rakiplere kaptırmamak için güç ve olanaklarını yeniden organize ediyor. ABD başta olmak üzere emperyalist devletlerin yöneticileri, “dünyanın başkaca bölgelerinde de işlerinin olduğunu” hiç saklamadılar. Bütün dünya “çıkar alanı” dır! Bir bölgeye “ağırlık vermek” öteki(leri)ni ihmal etmek değildir. ABD yönetimi, “müttefiklerini yalnız bırakmayacağını” her vesile ile açıklıyor. Buna, onların “güvenliği için” değil, çıkarlarını sürdürmek için ihtiyacı var. Etki alanlarını rakip emperyalistlere bırakmamak, kapitalist emperyalizmin ‘yasası’dır. Bölgedeki istikrarsızlığın en önemli güçlerinden biri olan İsrail, Onun “her şeyi” dır! ABD, İngiliz, Fransız ve Alman devletleri, İsrail’in “güvenliğini kendi güvenlikleri olarak gördüklerini” açıkça söylüyorlar. Korumaya aldıkları bu ülkenin Siyonist yönetiminin Araplara ve özellikle Filistin halkına karşı süreklilik gösteren saldırıları, toprak işgali ve vahşetidir. Mısır ordusunun yönetime el koymasını destekledi. Türkiye ve Körfez ülkeleri, başta Rusya olmak üzere rakip ve hedef olarak belirlediği güçlere-ve elbette Türkiye halkına da karşı askeri karargah olmaya devam ediyorlar. Afrika’nın 35 ülkesine askeri birlikler yerleştirdiği açığa çıktı. ABD’li yetkililer, Afrika pazarını “Çin’e bırakmayacaklarını” açıkladılar. Fransız, İngiliz, Alman yöneticiler, bölge ülkeleri yönetimleriyle ilişkilerini “yenilemek için” girişimlerini artırdılar. Körfez Bölgesi’ne; Süveyş Kanalı ve Hürmüz Boğazı’na “daha fazla önem verilmesi gerektiği”  yönündeki açıklamalar arttı. Bölgedeki “güvenilir müttefikler”e daha fazla destek verilmesi çağrıları İngiliz basınında daha fazla yer almaya başladı. Alman hükümetinin açık desteğinde, Ukrayna’da Rusya’nın etkisini kırmak ve AB ve ABD yanlısı Gürcistan (Şakaşvili) benzeri bir kukla yönetimi iş başına getirme operasyonu devam ediyor. Fransa hükümeti Orta Afrika Cumhuriyeti’ne, “iç savaşı önleme” gerekçesiyle asker gönderdi. İngiltere, Süveyş’in doğusunda askeri varlık gösterme planları yapıyor vb.
ABD, Kore ve Vietnam’da işlerini bitmiş saymıyor. “Uzak Asya”daki Amerikan varlığının korunması hedefiyle Japonya’yı militarist yeniden örgütlenmesinde destekliyor. Çin ile Japonya arasındaki ada krizini fırsat bilip savaş uçakları kaldırması, “ittifak güçleri mevzilenmesi”nin bir öteki göstergesi oldu. Rusya ile Suriye üzerine bir “ön antlaşma” yapıldı, ama o, bölgenin en önemli rakip gücüdür. ASEAN’ı genişletmesi; Hindistan ve Pakistan ile ittifakını kalıcı hale getirmesi, Amerikan çıkarlarına karşıt hamlelerdir. Uzak Doğu Asya’da rekabetin silahlı birlikler yerleştirme düzeyinde keskinleşmesi, pazar ve etki alanı kavgasında sertleşmenin aktüel göstergesidir.
İsrail, her zaman olduğu gibi kışkırtıcı olmayı sürdürüyor. Bölgede, ‘Batılı’ saldırganların en iştahlı iş birlikçileri olan Suudi Krallığı, Katar Emirliği, Körfez’in petrol Şeyhlikleri, biraz geriden alarak Ürdün, ve “altmış yıllık güvenilir stratejik müttefik” Türkiye Cumhuriyeti Devleti, saldırı, çatışma ve istikrarsızlık politikalarının en yakın adayları olmaya daha fazla yaklaştılar. Suudiler başta olmak üzere bütün iş birlikçi yönetimler, diğer ülkelere ve kendi halklarına karşı silahlanmayı artırır ve imha gücü yüksek silahlara milyarlarca dolar kaynak ayırırken, gerginlik ve çatışma olasılığı artmış oldu. Kazanan ise, silah tüccarı emperyalistler ile uluslararası tekeller olmaya devam ediyor.
Bir kez daha görüldü ki, emperyalist büyük güçler ve iş birlikçilerinin izledikleri ve izleyecekleri politikayı, her şeyden önce çıkarları belirliyor. Halkların mücadelesi onları geri adım atmaya ve boyun eğerek taviz vermeye zorlamadığı sürece, saldırılardan, toprak ve kaynak zaptından, ülkeleri bağımlılık altına almaktan, halkları köleleştirmekten vazgeçmezler. İstikrarın değil, istikrarsızlığın güçleridirler. Bütün bunlar, onlara karşı mücadelenin daha ileri düzeyden yürütülmesini zorunlu kılıyor ve 2014’te bunu başarmak halkların yaşamsal çıkarları yönünden büyük önem taşıyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa