30 Aralık 2013 00:31

Yol arkadaşlığı

Yol arkadaşlığı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ekmek ve Gül dergisinin Ocak sayısını hazırlıyoruz bu günlerde. Mektuplar, yerel kadın muhabirlerimizin işçi, ev kadını, kamu emekçisi kadınlardan yolsuzluk meselesine ilişkin aldığı görüşler elimin altında.
Büyük bir sanayi havzasında günde 10 saat çalışan bir işçi kadın anlatıyor: “Haberim bile yok kimin eli kimin cebinde. Televizyon izleyemiyorum iş güçten. İşyerinde kısacık molalarda, yemek aralarında bir şey konuşabildiğimiz yok, canımızdan bezmiş halde bindiğimiz servislerde ağzımızı açıp iki çift laf etmeye üşeniyoruz, ne diyeyim ki ben sana şimdi?”
“Benim hayatımda duyup duyabileceğim en büyük rakam 45 bin lira. Ona da el sürmeden o bankadan alıp diğerine verdik ev alalım diye. Para ne renkti onu bile bilmem, görmedim ki!” demiş bir diğer kadın. Kadınların o telaffuzu zor paralarla neler yapılabileceğine dair ufku bile yoksullukla çizilmiş, “o parayla şu mahalleye 3 tane okul, 5 tane sağlık ocağı açılırdı, şu yollar böyle çamur içinde olmazdı”.  
“Bize ne canım, zaten bilmiyor muyduk çalıp çırptıklarını” diyenlere kızan bir işçi kadın şöyle diyor: “Sen pazar arabasını arkanda boş sürüklerken, onlar evde para istifliyorlar, kimin parası o hele bir düşünsene?”
Bu ülkede en çok vergiyi asgari ücretlinin ödüyor olmasının haksızlığına, o vergilerle oluşturulan değerlerin bakan çocuklarına peşkeş çekilmesine ah ediyor. “Aman, istikrar sarsılırsa…” diye kaygılananlara “şimdiye kadar benim istikrar diye gördüğüm tek şey simit hesabıydı” cevabını veriyor.
Bakan Bayraktar’ın “Kurban olduğum Allah verdikçe veriyor” cümlesine mütedeyyin kesimden kadınlar öfke kusuyor. Açlıktan ve soğuktan ölen bebelerin, yılda bir çift ayakkabıyı zor gören komşu çocuklarının hikâyeleri saçılıyor etrafa. “Her şeyi çal çırp, sonra garibana iki kuruş yardım et, tüm yaptıkların unutulsun. Halk da hafızasız, suç biraz da bizde” yazıyorlar sitemle.
“Garip-gureba”, “yetim hakkı” söyleminin hırsızlığın, yolsuzluk ve rüşvet çarkının örtüsü olduğunu kendi yaşamlarından örneklerle anlatıyorlar, kimi kömür-gıda-giyecek yardımlarından, kimi işe alımlarda “yandaşlığın” yarattığı haksızlıklardan söz ediyor.
Yoksul mahallelerde, işçi havzalarında kadınlarla buluşan yerel muhabirlerimizin gözlemlerini soruyorum. Ev kadını ya da esnaf olanların daha bir haberdar olduğunu söylüyorlar olup bitenlerden. Ama biraz magazin programı seyrediyor hissi varmış cümlelerinde. Medyadan aktarılan “magazinel” yolsuzluk tartışmaları içinde bütünü görmek ve anlamak zor olduğundan, birbirine soruyor kadınlar “aslında ne oluyor?” diye. Soruya doğru dürüst yanıt vereceğini düşündükleri kadınları daha bir can kulağıyla dinliyorlar.
İstanbul’da Esenyalı Kadın Derneği’nde buluşan kadınlar bu soruya cevap vermek için hep birlikte bir bildiri kaleme almışlar. Şöyle diyorlar:
“Yolsuzluk ve rüşvete değil hala bunlara nasıl göz yumduğumuza, hala nasıl yalan gözyaşlarına kandığımıza şaşırıyoruz. Hükümet biz kadınların sorunlarını az da olsa çözmek için ne kadar bütçe ayırdı? Katledilen kadınların hesabı soruldu mu? Van’da soğukta donarak ölümle yüz yüze yaşamaya çalışan bebelerimiz için kılını kıpırdatmayan hükümet, alın terimizden kesilen vergilerimizi çalıp çırparken bizim için ne yapıyordu?”
Bu apaçık sorular orta yerde duruyorken, daha dün gazetemizde “garip-gureba”nın sırtından nasıl siyasal rant devşirdiğini okuduğumuz Fatma Şahin görev devir teslimi sırasında kadınlardan “helallik” alma derdindeydi. Meğer beraber yürüdükleri yol buraya çıkıyormuş.
Kadınlarsa yolsuzluğa karşı yol arkadaşlığı örgütlüyor sessiz ve derinden.
Umut, ne güzel şey!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...