27 Aralık 2013 00:34

Halk tuzak kurar mı?

Halk tuzak kurar mı?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yolsuzluk ve rüşvet skandalının patlamasını kendilerine karşı kurulmuş bir “komplo, tuzak” olduğunu iddia eden Başbakan Erdoğan, Pakistan dönüşü kendisini karşılamaya gelen partililere seslenirken şunları söylüyordu: “Onlar tuzaklarını kurmaya devam etsinler ama halkın ve hakkın tuzağından daha büyüğü yoktur.” Biz işin halk bölümü ile yakından ilgiliyiz. Erdoğan konuşmasının devamında bu ifadesi ile seçimleri kazanmayı kastediyor görünüyorsa da, seçimlerin politik mücadelede açık seçik hesaplaşmanın biçimlerinden birisi olduğu, ama halkın kimseye tuzak kurmasının bir aracı olmadığı dikkate alındığında, bu ifadenin bir burjuva politikacısının politika yapma anlayışını, tarzını yansıttığını, ama halkın bir özelliğini yansıtmadığını ifade etmek gerekiyor.
Halk kandırılabilir, yanıltılabilir, yanlış yöne sevk edilebilir, kendi gerçek çıkarlarının farkında olmadan kendisine karşı olan siyasi partileri destekleyebilir, bütün bunların bir sonucu olarak tuzağa düşürülebilir vb. Ama politik mücadelelerde halkın tuzak kurduğu şimdiye kadar tanık olunmuş, işitilmiş bir şey değildir. Büyük sermayenin çıkarlarını savunma adına yola çıkan siyasi partiler ve politikacılar, kendi politik taktiklerini, sloganlarını ve çağrılarını halkı kandırmak üzere kurmuşlardır. Onlar açısından en kısa tarifiyle politika, halkı kandırma sanatıdır. Bu kandırma sanatının en nadide parçalarından birisini de demagoji yapmak oluşturur.
Ama halk uyarır, karşı çıkar, tokat atar, bütün bunlar yetmezse tekmeyi basar! Tekmeyi yiyenlerin gidecekleri yer tarihin çöplüğüdür. Bu çöplüğe gidenler bazen siyasi partiler olur, bazen köhnemiş iktidarlar, bazen de sömürü ve soygun düzeninin kendisi olur. Çok uzağa gitmeye gerek yok, bugün ANAP, DYP, SHP gibi partilerin politik arenada esamesi bile okunmuyorsa bunun nedeni onların halkın tekmesini yemiş olmalarıdır. Diğerleri içinde tarihe bakmak yeter. Krallar, imparatorluklar, diktatörlükler tarihe karışmışlardır. Rus işçi ve emekçileri ise çarları devirmekle kalmamışlar, sömürü ve soygunu da ortadan kaldırmaya yönelmişlerdir. Onları yenilgiye uğratmak için dünyanın tüm sömürücüleri, soyguncuları ve gericileri harekete geçip eski düzenlerini kurmaya başarmış olsalar da, işçi sınıfı ve emekçi halk gerçek çıkarlarının, gelecek özlemlerinin nerede olduğunu göstermişlerdir ve yollarına devam etmektedirler.
Bütün bu mücadeleler içinde işçi sınıfının ve emekçi kitlelerin, yani onların oluşturduğu tüm halkın hedefleri açık seçik ortadadır ve bunlar herkese ilan edilmiştir. Burada ne tuzağa düşürme, ne kandırma, ne de boş vaatler bulunmaktadır. Ama işçi ve emekçi halkı çıktığı bu yoldan geriye çevirmek için onun önüne çıkan sermayenin, eski düzenin gerici güçleri her türlü yalana ve demagojiye başvurmakla kalmamış, halkın kanını dökmekten, onu katletmekten geri durmamıştır.
Eğer bir politik parti, hareket ya da lider halkın yeterince kendi arkasında durmadığından, yeterince güçlü bir biçimde kendisini desteklemediğinden, ya da yaptığı çağrılara karşılık vermediğinden yakınıyorsa, o durumda da halkı suçlamaktan vazgeçmeli kendi pozisyonuna bakmalıdır. Oraya bakıldığında da görülecek olanlar şunlar olmayacak mıdır? Halkın gerçek çıkarları savunulmuş mu, halkı aydınlatmak, harekete geçirmek ve örgütlemek için ne kadar çaba gösterilmiş, yapılan çağrılar, uygulanan taktikler, atılan sloganlar nesnel duruma ne kadar uygunluk göstermiştir, dahası ve en önemlisi işçi ve emekçi halkın kendi kaderini kendi eline alması için her gün, her saat nasıl bir çabanın içinde olunmuştur? Bütün bunlarda bir tuzak, bir gizem bulunuyor mu?
Evet halk tuzak kurmaz! Ama yeterince uyanık ve dikkatli değilse kendisine kurulan tuzaklara düşebilir, onu yozlaştırmak, en temel özelliklerini kirletmek isteyen büyük sermayenin çıkarlarını savunan partilerin ve politikacıların peşine takılabilir. Onlarda arkalarına aldıkları bu destekle rakiplerine tuzaklar kurabilir, kirli işler çevirebilir. Ama o durumda da sorumluluk kendilerindedir. Halkın bir bölümü onların peşine takılmışsa bu işleri yapsınlar diye değil, kendisine yapılan daha iyi bir gelecek vaadine inanmış olmaktan dolayıdır. Bu durumda da yine tuzağa düşürülen bütün bir halktır. Yani halkın tuzak kuracağından bahsedilen her yerde halka karşı kurulan bir tuzak söz konudur.
Demek ki hakim politika anlayışının, yani bugünün dünyasındaki sermaye egemenliğindeki politikanın yok edilmesi, politikanın halkı kandırma ve halka tuzak kurma sanatı olmaktan çıkarılması gerekiyor. Ama bunun için kitlelerin ekmeklerini, işlerini, çocuklarının geleceklerini savunmalarını, yaşam alanlarını ve bugün daha iyi koşullarda yaşama mücadelesi vermelerini kendi gerçek politikaları olarak sahiplenmeleri, verdikleri yaşam mücadelesinin esasında kendi politikalarının temellerini oluşturduğunu, kendi kaderlerini kendi ellerine almalarının halkın politikasının olmazsa olmazı olduğunu anlamaları gerekiyor. Zaten gelişmeler de bu yönde değil mi? Yapılması gereken de bu akışa katılmak, onun yaygınlaşmasını sağlamak ve onun ilerlemesine, yönünü netleştirmesine yardımcı olmak değil mi? Halka karşı kurulan tuzaklarda ancak böyle boşa çıkarılmaz mı?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...