20 Aralık 2013 00:06

Ailenin yükü

Ailenin yükü

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Birçok kişinin otizmle ilgili bir şeyler öğrendiği ilk film Yağmur Adam olmuştur. 1988 yapımı filmde, otistik ağabeyine bir miras kalır, bencil kardeş Tom Cruise da sırf bundan dolayı ağabeyiyle vakit geçirmeye başlar. Yolculuk ilerledikçe kardeş de dönüşür, seyirci de. Dustin Hoffman’a sempatisi de giderek katlanır. Film duygulandırır, akılda kalır, bilgi verir, hâlâ otizm akla geldiğinde referans kaynağı olmaya devam eder.
Özür Dilerim, bunun tersine dair bir hikaye. Bakım evi yok aile var, ilgisiz değil, ilgililer. Zihinsel engelli oğullarından/ ağabeylerinden ilgiyi esirgememiş, hep birlikte aynı evde yaşamayı ve ihtiyaçlarını karşılamayı yıllarca sürdürmüşler. Bakıma muhtaç insanları bir bakım evine kapatmak filmlerde ve ibret dizilerinde büyük kötülük olarak gösterilir ya, burada durum onun tersi işte. Kırkını geçmiş Selim ailesiyle birlikte yaşıyor. Tuvalete de onlar götürüyor, yemeği de onlar veriyor. Bütün aile düzenini Selim’i merkeze alarak oluşturmuşlar, doğal olarak. Filmin odağının ailenin davranışı olduğunu anlamak pek vakit almıyor. Selim’in kardeşi Zafer evlenme arifesinde. İpleri geren biraz da bu oluyor. Çünkü ne Zafer bu büyük hazırlıkların gerginliğinde her zamanki hoşgörüyü ağabeyine göstermeyi becerebilecek, ne de Selim alıştığı ilginin azalmasını karşılıksız bırakacak.
İlk filmi Eylül’le dikkatleri çekmesinin ardından İstanbul Film Festivali’nde yarışan ikinci filminde bolca uzatılmış sahnelere yer vermiş Yönetmen Cemil Ağacıkoğlu. Kamerasını bir engelli ailesine çevirmesi anlamlı görünse de, bu kadar zamana yayacak bir meselesi yok aslında. Seyirciyi düşünmeye çağırmaya açık bir konu sadece. Birbirinden farklı yaklaşımları, yani Selim’e bağıran Zafer’i de, ona merhametle yemek veren annesini de gördükçe karakterlere hak vermek ya da üzülmekten çok onları anlamaya yaklaşmak mümkün. Tahammülün bir sınırı olabiliyor, der gibi film, ama sonra da kendini tashih edercesine, olmasın diye tamamlayarak.
Baştan itibaren akla gelen, yanlış değil; film başlı başına, bir kamu spotu gibi tasarlanmış. Adından, anlattığı öykünün ibret dozuna kadar, seyirciye bir şeyler öğretmeye çalışıyor. Ama bu yukarıda örnek verilen Yağmur Adam’a benzediğini göstermiyor çünkü onun gibi seyirciyi dahil ettiği, duygularına yöneldiği, onu da kapıp bir yolculuğa çıkardığı söylenemez. Uzaktan bir ders vermeye çalışıyor, daha çok. Bu bakımdan Mahsun Kırmızıgül’ün Beyaz Melek’ini ya da ibret dizilerini bir miktar andırıyor; yaşlıları en muhtaç ve aciz halleriyle göstererek verilen “değerlerimiz” dersine paralel olarak. Onun gibi bir duygu sömürüsüne prim vermiyor, ama vicdanlara seslenen yüzeysel bir bakıştan da kurtulamıyor. Kırk yıl boyunca zihinsel engelli evladına bakan bir ailenin her ferdi elbette bir kahraman olarak görülmeli ama bakıma muhtaç kişilerin bakımlarından sadece ailelerinin sorumlu olması gerektiği varsayılarak anlatılan her hikaye, vicdansızlığın ta kendisidir. Engelliler ailelerine yük olmasa bile, milyonlarca engelliyi ihtiyaç duydukları bakımdan ve sosyalleşmeden mahrum bırakan anlayış büyük yük değil mi? Aslında Özür Dilerim, her bakım evi kötü, her aile iyidir varsayımının çürütülmesi olarak anlaşılabilir, çünkü görünen, tüm sabırları, ilgileri ve adanmışlıklarına rağmen ailelerin de insanlardan oluştuğu ve gün gelip bu yükü kaldıramayışları. Bunun üstüne daha çok gidip Beyaz Melek’likten kurtulsa, çok daha derinlikli bir filmle karşı karşıya olabilirdik.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...