19 Aralık 2013 00:48

'Bölen Madiba', 'Birleştiren Mandela'!

\'Bölen Madiba\', \'Birleştiren Mandela\'!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Mandela’nın ölümü üzerine yazılan makalelerin çoğunluğu, onun “bölen olmayıp birleştirici bir rol oynamakla büyük bir tarihsel kişilik haline geldiği”  temasını öne çıkardı. “Siyah ırk”ın, azınlık “beyaz yönetim”e tabi tutulduğu ırkçı baskı sistemine karşı mücadele içinde önemli bir yer tuttuğu ve ömrünün 27 yılını zindanlarda geçirdiği için, halkının “Madiba”sı olarak kucaklanan Mandela’nın cenaze törenine, Obama’nın yanı sıra eski başkanların, yardımcılarının; İngiliz kraliyet ailesi temsilcisinin katılmanın yanı sıra Bushların İngiliz finosu Blair’in de hazır bulunması, toplamda 93 devlet ve hükümet yönetimleri tarafından övgü dolu sözlerle “uğurlanması”; bunların tümü “onun birleştirici kişiliği ve rolü” ile ilişkilendirildi. Bu içerikli makaleler sermaye basınında yer almaya devam ediyor. İçerdikleri bir de mesaj var: Kürt politikacılar bölmemeli, birleştirici olmalılar!
Sınıf hakimiyetini sürdürmek için şiddet araçlarına baş vurmaktan kaçınmayan ve “barışları”, pazarlar üzerine rekabetin kaçınılmaz kıldığı savaşlar arası hazırlık ‘molası”ndan ibaret olan kapitalistler ile temsilcilerinin barışçılıktan ve birleşmeden söz etmeleri ne iğrenç bir ikiyüzlülük! Mandela, halkın burjuva iktidarına ve onun ardındaki emperyalist gericiliğe karşı birliği ve mücadelesini geliştiren bir çizgide devam etseydi, ne kapitalist çakalların onca övgüsünü görürdü, ne de Clinton, Blair, Obama gibileri koşar adım cenaze törenine giderlerdi. Mandelayı, ölümünün üzerinden övgüye boğan kapitalist emperyalizmin şef ve sözcüleri, onun büyüklüğünden söz ederlerken, kapitalizm içinde kalan politikalarıyla kendi çıkarları arasındaki ilişkiden hareket ettiler. Emekçilerin insan olarak ihtiyaç duydukları yaşam araç-gereçlerinin temini açısından esaslı bir değişim olmamış; yönetim değişmekle birlikte sınıfsal sömürü devam etmişti. Emperyalist burjuvazi ve uluslararası tekeller ülkede at oynatmaya devam ediyorlar. “Minnettar”lık anlamına da gelen içi boş övgülerin nedeni buydu.
Kapitalizm, toplumun sınıflar halinde ve kendi içlerinde de bölünmesinin sistemidir. Burjuva “birleştiriciliği” zora dayalıdır. “Ulusal” ölçekte ve uluslararası alanda bölünmüştür. Birleşmesinin maddi zemini, kapitalizmin sömürüye ve rekabete dayalı olması tarafından sürekli imha edilir. “Birleşikliği” görecelidir. Burjuvazi, işçi ve emekçileri baskıyla sindirme politikası izlerken, “birlik” söylemini ihmal etmemiştir. Bugün de egemenliğine karşı girişimlerin önünü kesmeye çalışıyor. Sömürü ilişkilerinin kaçınılmaz kıldığı iç ve dış rekabete rağmen sınıfının farklı kesimlerini uzlaştırmakla yetinmeyip, halk kitlelerini de kendi çıkarlarına bağlamak üzere birleşmeye-”birleştirme”ye övgü düzüyor. Birlikten-birleşmenin ve barışın öneminden söz ettiği her yerde, asıl kaygısı kendi sınıf çıkarları ve sınıfsal hakimiyetinin devamıdır.
Mandela’yı “birleştirici rolü” nedeniyle övgüye boğanlar, bu gerçeklerin üzerini örtmek isteyenlerdir. Mandela, evet halkının ırkçı baskıyla sindirilip yok edilmesi politikalarına karşı, bizzat emperyalist sömürgecilerin politikalarının ürünü olarak Güney Afrika’ya yerleşmiş ırkçı beyaz azınlık yönetiminin zulmüne direnen bir yurtsever olarak halkının adlandırmasıyla “Madiba” olmuştur. Irk ayrımcılığının darbe yemesinde, payı büyük olsa bile, bu aslında on yıllardır süren bir mücadelenin ulusal ve uluslararası ölçekte yarattığı sonuçlardan biriydi.”Hür Dünyanın Çıkarları”  adına dünyaya kan tohumları ekmede birinci sırada bulunan Amerikan ve İngiliz emperyalistleri açısından dahi korunup sürdürülmesi  zordu.  Irk ayrımcılığı “Hür Dünya”(!)nın yüz karasıydı. Mandela’nın öncülüğündeki siyahların girişiminin Washington’un korumasındaki De. Klerk yönetimi tarafından olumlu karşılanması bu gelişmelerin ürünü oldu. Beyazların siyahları kırıp geçirmesinin “deri rengi farklılığı” temelli olmasının son bulması ileri doğru atılmış, halkların yararına bir adımdı. Mandela, bunun gerçekleştirilmesinde ‘siyah halk’ın lideri olarak yer aldı.
Bundandır ki onun rolünü, uzlaşma mahareti ile sınırlı tutmak haksızlık olur. Mandela’yı Mandela yapan, Klu Kluks Klan gangsterliğinin yöntemleriyle ırk ayrımcılığını on yıllarca sürdüren beyaz ırkçı azınlık yönetimine karşı mücadeledeki yeri olmuştur. Bu yönetimin koruyucu gücü ABD ve İngiliz-Fransız emperyalistleriydi. Mandela, bu güçler tarafından o koşullarda “bölücü” ve “terörist” sayılıyordu. Gerçek o ki, Johannesburg’a üşüşen emperyalist çakallar ile iş birlikçilerinin övgüleri bu “Madiba”ya olmamıştır. Onların öve öve bitiremedikleri “birleştirici rol”, burjuvazi ve emperyalizmin politikalarıyla esaslı bir ayrışmayı içermeyen “birleştiricilik”tir.
Biz, Mandela, “Beyaz ırka karşı savaş açmalı, Siyahların intikamını misliyle ödetmeliydi!” diye düşünenlerden değiliz. Ezen ulusa mensup birçok halkın, kendi ırkçı-şovenist burjuvazisinin politikalarının kurbanları arasında yer aldıklarını tarihi örneklerinden biliyoruz. Sorun, ırkçı beyaz yönetimin uyguladığı ve emperyalistlerin desteğindeki zulmün hesabını, bu aşağılık sömürücü azınlıktan sormak için halkın taleplerini sahiplenerek mücadeleyi yükselten bir tutum almaktı. Halkın iktisadi-sosyal ve siyasal alandaki taleplerinin karşılanabilmesi için gerekenlerin yapılması için, hangi adımların atılması gerekiyor idiyse onları atmaktı. Bu politika izlense ve açlığa, işsizliğe, yoksulluğa, konutsuzluğa, hastalıkların pençesinde kıvranmaya karşı savaş açılsaydı, “inan olsun!”, Mandela-ve ANC emperyalistlerin övgüsünü değil, nefretini kazanırdı. Halkların deneyi bunu gösteriyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...