15 Aralık 2013 07:26

Hayalleşen gerçeklikler

Hayalleşen gerçeklikler

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Hastayım. Hastanedeyim. Zatürre denen meret, yüksek ateş sayıklatıyor insanı.
Yüksek ateşin ardına sığınmış bir savcı görüntüsü üzerime üzerime geliyor, parmağını sisin içinden şaşkın bakan öğrencime doğrultuyor, ‘sen camiyi kirletmekle suçlusun’ diyor. Öğrencimi korumak istiyorum, ‘öyle bir suç yok ki’ diye savcı görüntüsüne hitap ediyorum. Savcı görüntüsü yüksek ateşin ardında kayboluyor. Tanıdık biri savcının kaybolan görüntüsünden arda kalan parlaklığı doldurmaya uğraşıyor, ‘o senin öğrencin değil, diyor, o bira kutularını, sigara izmaritlerini oraya koyan, atan, orada sarhoş dolaşan, orada birbirini kadınlı erkekli öpen yapılardan.’ Tanıdık birini nereden tanıdığımı bulmaya çalışıyorum. Yüksek ateşin zihnimde ürettiği görüntülerde görüyorum onu. Aynı hükümetin üyeleriyiz. O benden daha bilgili, çünkü MGK toplantılarına katılma hakkı var. Onun bildiğini ben bilemem. O ve diğer bazı bakanlar komutanlarla birlikte toplanıp karar alacaklar, aldıkları kararları bize bildirecekler, biz öyle öğreneceğiz. ‘Ayıp ediyorsun,’ diyorum ona. ‘Beni ve benim gibi diğer bakan arkadaşlarını önceden bilgilendirmeden, uygulayacağımız politikalarla alacağınız kararların bağdaşıp bağdaşmadığını tartışmadan toplantıya gidiyorsun, sende hiç sadakat duygusu yok mu? Söyle bakalım, ben hangi yapılardanım?’ Tanıdığım biri o görüntüden bu görüntüye elleri göğsü hizasında dönerek geçerken ayaklarını oynatmıyor, iz bırakmak istemiyor. Yüzüne nurlu bir ifade verecek, olmuyor. Yüksek ateşin görüntüsünde hayalleşmek öyle kolay değil. ‘Sen fişlenen yapılardansın, ne yapsan fişleniyorsun, fişlendiğini söylersen suç işlersin’ diyor. Ona yanıt vereceğim ama önce kendisine erişebilmem lazım. Erişebilmek için kimlik cüzdanı numarasını, sonra annemin genç kızlık soyadını girmem gerekiyor. Yüksek ateşin görüntülediği fişleme makineleri ve belgeleri arasından sıyrılıyorum ama güvenlik soruları peşimi bırakmıyor: Kedinin adı nedir, kaç fişiniz var? Fişleme konusunda son sözümü söyleyeceğim ki, hükümetten tanıdık bir başka yüz, hiç bozulmayan nazik görüntüsünü masumiyetle bezeyerek müdahale ediyor : ‘İki türlü fişleme vardır, meşru fişleme yani bizim yıllardır gerçekleştirdiğimiz ve gerçekleştirmeye devam ettiğimiz fişleme ve meşru olmayan fişleme yani başkalarının yaptığı fişleme. Birinci fişlemeye karşı çıkmak gazeteci bile olsan suçtur; ikinci fişlemeye karşı çıkmak vatan borcudur, sevaptır.’ Bu ikinci tanıdığım biri bir görüntüye ışık gönderiyor, görüntüden bir başka savcı beliriyor, bir parmağını genç birine bir parmağını yaşlı bana uzatıyor, ‘ikiniz de suçlusunuz diyor’ ve mahkemeden cezalandırılamasak bile genç olanımızın ailesinden alınarak dindar nesil yetiştirme kurumuna, benim eşimden alınarak kötülükten arındırılmış nesilhaneye konulmamı talep ediyor. İtiraz ediyorum, böyle cezaların, böyle kurumların olmadığını bağırıyorum. Yüksek ateşin ardından hayalleşen gerçeklikler üstüme üstüme geliyorlar. Bir değil, iki değil, çok fazla gerçeklik. Yüksek ateş bu gerçekliklerin hepsini hayalleştiriyor, tek tek üstüme salıyor. Kaçamıyorum…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...