12 Aralık 2013 00:21

Tahliye

Tahliye

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Hukuk devleti iddiasında olan bir devlette Mustafa Balbay tahliye olduğu gün hapishanelerdeki bütün milletvekilleri tahliye olurdu. Üstelik, bunun için o tutuklu milletvekillerinin kendisinin ya da avukatının tahliye başvurusu da yapması gerekmezdi.
Hatta, Anayasa Mahkemesi Başkanının bir süre önce yaptığı konuşma, beş seneden fazla tutukluluğun hukuka aykırı olduğunu söylemesi ve Anayasa Mahkemesinin son Balbay kararından sonra tutukluluk süresi beş seneyi geçen bütün tutukluların hapishanelerden salıverilmesi gerekirdi.
AİHM kararlarından söz etmiyoruz bile. Anayasanın 90. Maddesine göre AİHS hükümleri kanun hükmünde olmasına rağmen ve AİHS hükümlerinin Anayasaya aykırılığı iddia edilemeyecekken, çok sayıda AİHM kararında dört seneden fazla tutukluluğun AİHS hükümlerine aykırı olduğu belirtilmişken, bizdeki (sözde hukuk devletindeki) hakimler, açıkça Anayasanın 90. maddesini ihlal ederek  bu kararları görmezden gelip, tutukluluk süresini on yıla kadar çıkarmışlardı.
Bir de İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin tarihe geçecek bir kararı vardı ki, söylenecek söz bırakmıyordu. Türkiye’de neredeyse on yıldan fazla tutuklu kalan üç kişi kalmıştı ve bunlar da 12. Ağır Ceza Mahkemesindeki bir dosyada yargılanıyordu. Tutuklu sanıkların avukatları kanunu, mahkeme kararlarını, AİHM kararlarını vb. tek tek hatırlatarak müvekkillerinin tahliyesini talep ediyorlar fakat mahkeme tarihe geçecek gerekçelerle bu talepleri reddediyordu. Gerekçelerden biri dosyanın Yargıtayda geçen süresi tutukluluk süresinden çıkarılmalıydı. Yargıtayın da böyle bir kararı vardı. İkinci gerekçe ise, sanık hakkında isnat edilen her suç için ayrı ayrı on sene tutukluk süresi hesaplanmalı, buna göre her suç için on seneyi geçtiyse tahliye düşünülmeliydi.
12. Ağır Ceza Mahkemesinin gerekçesine benzer bir gerekçe de yirmi sene önce Anayasa mahkemesi tarafından öne sürülmüştü. 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu çıktığında cezasının beşte birini yatanların serbest bırakılacağına dair geçici bir madde yapılmıştı. Bu maddede, “teröristler” kapsam dışı bırakılıyordu. Anayasa Mahkemesine Anayasanın eşitlik kuralının ihlal edildiği, hükümlüler arasında ayrım yapıldığı belirtilerek iptal başvuruları yapılmıştı. Anayasa Mahkemesi bu başvuruları haklı buldu. Hükümlüler arasında ayrım yapılamazdı “sol teröristler” serbest bırakılmalıydı ama “Hâlâ mücadeleye devam eden bölücü teröristler bırakılamazdı”.
İki gündür BDP’li milletvekillerinin bırakılmaması, ayak sürçmesi, yirmi yıl önceki gerekçeyi hatırlatıyor. “Bölücü” milletvekillerine eşitlik yine içlerine sinmiyor. Halbuki, hukuken BDP’li tutuklu milletvekillerinin durumu Balbay’a göre daha hafif. Balbay “hükmen tutuklu” denilen bir statüde. Yani yerel mahkeme hakkında bir karar vermiş. Diğerleri hakkında henüz hüküm yok. Balbay, 34 sene ceza almış, diğerleri ceza alsa örgüt üyeliğinden beş sene alacaklar. Yöneticilik desek yirmi seneyi geçmeyecek.
Eninde sonunda BDP’li milletvekillerini de bırakacaklar. Ama, yukarıda dedik ya “İçlerinden gelmiyor”. Bir gün daha fazla yatırsak kâr diye düşünüyorlar herhal.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...