09 Aralık 2013 00:09

Çuvaldız iktidara ama...

Çuvaldız iktidara ama...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kadın hareketi yıllardır devletin cinsiyet eşitsizliğini görmesini ve önlem almasını, kadınların kamusal hizmetlerden eşitçe yararlanmasını talep ediyor. Bu taleplerin çok uzun yıllardır görmezden gelindiği ortada. Buna karşın AKP’nin en çok övündüğü konular arasında “kadın haklarında atılan adımlar” geliyor; Medeni Kanun’da, Anayasada, Türk Ceza Kanunu’nda, iç tüzüklerde, yönetmeliklerde kadınlar için atılan adımlar…
Ama bu yasal düzenlemeler, hızla piyasaya sundukları söylem ve yönetmeliklerle kadük hale getirildi, bu düzenlemeleri hayata geçirecek ve takip edecek kurumlar ortadan kaldırıldı. İşte en son Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nun kaldırılması tartışmasında da yaşanan bu.
Peki, neydi AKP’yi bu yasal düzenlemeleri yapmaya iten?
90’lardan bu yana tüm dünyada “kadının insan hakları” söylemi çerçevesinde ve neoliberal politikaların bir parçası olarak kadınlara “eşit fırsatlardan yararlanan yurttaşlık” sunulması kapsamında bir eşitlik tanımı var. Bu tanımlama, piyasanın talepleri bağlamında “rol eşitsizliklerinin giderilmesi” amacıyla gündeme geldi. Bu süreç aynı zamanda devletin yeniden yapılandırıldığı ve iktidarın yeniden kurgulandığı bir dünya düzeninin şekillendirildiği bir süreç… Gündeme “yönetişim” kavramı sokuldu. “Katılımcılığın artırılması ve demokratikleşme” ya da “sorunun taraflarının çözümün de tarafları olması” gibi “hoş” ifadelerle anlatılan bu yeniden yapılandırmada kadınlara da önemli roller verildi. Demokrasi bir “katılım” meselesine indirgendi. Katılımı da “sivil toplum kuruluşları” aracılığıyla gerçekleştirmeyi hedefleyen bir yaklaşım izlendi. Kadınların ve kadın örgütlerinin “kadın sorunu”nun tarafı ve “çözümün parçası” olarak masaya davet edilmeleri, yeni bağlamın olmazsa olmaz bir parçası idi.
Bu yeniden yapılandırmanın Türkiye şubesi AKP de, kendi politikalarını hayata geçirmek için bu yaklaşımı tepe tepe kullandı. Kadın örgütlerini, deneyimlerinden ve önerilerinden faydalanmak istediğini söyleyip masaya davet etti. Ancak “katılımcı demokrasi adına kurduğu masaya “sorun çıkaranları” almadı, gerektiğinde kendi “sivil toplum örgütlerini” yarattı. Nimet Çubukçu’dan Fatma Şahin’e gelenek şöyle sürdü: Bir yasal düzenleme için kadın “sivil toplum örgütleri”nin katılımına davetiye çıkarmak, kadın örgütleri ne derse desin yine bildiğini okumak, ama reklâmı “kadın sivil toplum örgütleriyle ortak olarak hazırlanmış bilmem ne düzenlemesi” olarak yapmak!
İktidar, kadın hareketini sorunların çözümüne “memur etmek” ve kendisini de baş denetçi ilan etmek istedi. “İyi niyet ve güven” bekledi. Kadınların sorunlarını parçalara ayırdı, birbirinden ayrıştırdı, çizdiği çerçevenin dışına ittiği konuları gereksizleştirdi. Yani politikayı “teknik bir sorun çözme etkinliği” olarak ele alan “yönetişim” neyi gerektiriyorsa yaptı.
Sınırları bu biçimde çizilen politikaya müdahale ancak “lobicilik faaliyeti” yapmakla sınırlı kaldığında ise zararını hep birlikte çektik.  
Hülya Gülbahar, KEFEK’in kapatılması tartışmalarına ilişkin bir yazısında şunu söylüyor: “Bugün, devlet mekanizmaları içindeki kadınlarla ilgili birimler birer birer yok edilip, yerine ‘aile’ birimleri ikame ediliyorsa; sorumluluğu sadece bu siyasi iktidara atmak bizleri kurtarmıyor. Herkesin dönüp geçmişte yaptıkları ve yapmadıkları konusunda da ciddi bir özeleştiri vermesi gerekiyor.” Çok haklı.
Sonuçta kazanım bir “müzakere ve mücadele” içinde gerçekleşir. Ancak bu müzakere ve mücadele hangi güçlere karşı, hangi güçlerin ittifakıyla, nasıl bir bağlamda yapılacak, bu da önemli. Bunu bir “lobicilik” faaliyetine indirgemek, mücadele bileşenleri arasında “sivil toplum, siyasi parti, karma örgüt” ayrımları yapmak, hiyerarşi yaratmak, iktidar bütün süreci aynı gelenekle sürdürüyorken “iyi niyete” inanmak kadın hareketinin öngörülü ve mücadeleci eksenine de haksızlık.
Hele de kadınlardan tek beklentisinin daha fazla uysallık ve itaat olduğunu her söylemiyle, her icraatıyla ortaya koyan bir hükümet iktidardayken…
Hele de neoliberalizmin krizlerinin aşılması için tüm dünyada kadın hareketine “sisteme entegre olma” çağrıları yapılırken…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa