Cephe ve sol
Fotoğraf: Envato
Son günlerde bazı aydınlar tarafından bir “sol cephe” çağrısının yapıldığı görülmekte. Daha sonra çeşitli çevrelerden bu çağrıya katılanlar oldu. Çağrıcılar özetle ‘AKP emperyalist tasarıların, sermaye egemenliğinin, gerici karanlık güçlerin tarihsel projesidir’ diyorlar ve ‘emperyalist boyunduruğu, kölece sömürüyü, dinci karanlığı’ reddetmek üzere, ‘gezi güçlerine’de atıfta bulunarak bir araya gelme çağrısı yapıyorlar. Hükümete ve sermayeye karşı mücadele etmek üzere bir araya gelmek isteyen güçlere elbette bir şey denilemez. Ama bu cephe çağrısı birçok yönüyle sorunlu görünüyor.
Doğrusu insan bu çağrıyı yapanların hangi ülkede yaşadıklarını merak ediyor? Ülkenin en önemli sorunlarından birisi Kürt sorunu ve bu sorunun barış, eşit kardeşlik ve demokrasi içerisinde çözülmesi için büyük bir mücadele veriliyor. Bu mücadeleyi yaygınlaştırmak için HDK ve HDP gibi bir çatı partisi de kurulmuş bulunuyor. Cephe çağrısı yapan bazı imzacılara bakıldığında -Behramoğlu vb.- Kürt sorununun neden görmezden gelindiği anlaşılır oluyor. Ya da farklı bir biçimde ifade edecek olursak Kürt sorunu dolaylı olarak “Emperyalist tasarıların içinde” görülmüş oluyor!
İşçi ve emekçi halkların mücadele tarihlerinde önemli cephe örnekleri bulunuyor. Bu cepheler halkın o andaki en acil talepleri üzerinden kuruldular. Örneğin bunların en bilinenlerinden ikisi 1930’lu yıllardaki İspanya ve Fransa örnekleridir. İspanya’da faşist Franko’yu püskürtmek, cumhuriyeti savunmak için bir halk cephesi kurulmuştu. Bu cephenin temel güçlerini komünistler, sosyalistler ve anarşistler oluşturmuş, sendikalar, halkın geniş kesimleri de bu mücadeleye katılmıştı. Keza Fransa’da da faşist tehdide karşı halk cephesi kurulmuş, bu cephenin omurgasını komünistler ve sosyalistler ve sendikalar vb. oluşturmuştu.
Ama ne İspanya’da, ne de Fransa’da bu cephe çağrılarını yapan ve onun omurgasını oluşturan komünist, sosyalist, anarşist ve demokrat güçlerin aklına bu cepheyi “sol, sosyalist, komünist, anarşist vb” olarak adlandırmak gelmemiş, onlar bu cepheye Halk Cephesi adı vermişlerdi. Bu politik parti ve akımların kitlesel bir tabanının olması, onların tüm halkı bu mücadeleye kazanma kaygıları kurdukları cepheyi de doğru bir biçimde tanımlamalarını beraberinde getirmişti. Ama bizim cephecilerin işçi ve emekçi halkı birleştirmek gibi bir hedefleri olmadığından -onlar elbette aksini iddia edeceklerdir- olsa gerek, çağrılarını solculara yapıyorlar.
Yukarıda Kürt sorunu örneğinde görüldüğü gibi, bu cephe çağrısı sadece adlandırılması ile değil, içeriği ile de oldukça sorunludur. Eğer emperyalizme, iş birlikçi sermayeye ve hükümete karşı mücadele çağrısı yapılıyorsa, bu çağrının ilk muhatabı Türk, Kürt ve çeşitli milliyetlerden Türkiye işçi sınıfı ve emekçi halkı, onların solcu, sosyalist, demokrat parti ve örgütleri, işçi sınıfının sendikaları ve diğer toplumsal örgütler olmak durumundadır. Cephe çağrıcılarının nelere karşı, hangi kesimleri bir araya getirmek istedikleri -solcular bellidir- belli değildir.
Örneğin emperyalizme karşı cephe çağrısı yapılıyorsa buna karşı mücadele edecek güçlerin bileşimi farklı, “kölece sömürüye” karşı mücadele edilecekse bunun güçleri farklı, “dinci karanlığa karşı” mücadele edilecekse -bunun doğruluğu yanlışlığı bir yana- bunun için birleşecek güçler farklıdır. Cephe çağrıcıları metinlerinde mücadele edilecek farklı hedeflere işaret etseler de, onların asıl olarak ulusalcı, laikçi bir çizgi temelinde mücadele çağrısı yaptıkları anlaşılmaktadır. Kuşkusuz Kürt sorununda demokratik bir çözümü savunan yurtseverler, din ve vicdan özgürlüğü temelinde bir laiklik anlayışını savunanlar farklı bir anlayışla kurulmuş bir cephenin unsurları olabilirler.
Örneğin bu farklı bir anlayışla kurulması istenen olası bir cephenin platformu nasıl olabilir? Bu platformu halkın acil ve temel istemlerinin oluşturması gerektiği çok açıktır. Bugün Türk ve Kürt halklarının ve diğer ezilen halkların temel talepleri demokrasi, özgürlük ve barıştır. AKP Hükümetine ve büyük sermayeye karşı demokrasi için mücadele etmek emperyalizme karşı da mücadele etmek anlamını taşımaktadır. Çünkü ülke açısından günümüz koşullarında demokrasi için mücadele eden kesimler zorunlu olarak emperyalizmle de karşı karşıya gelmek zorundadırlar. Demokrasi için mücadele etmek eşit koşullarda kardeşlik ve aynı zamanda laisizmin egemen olması için mücadeledir. Demokrasi için mücadele etmek tüm halk için olduğu gibi, ezilen ve sömürülen kesimlerin de örgütlenme hakkı için mücadele etmek anlamına gelmektedir. Dahası demokrasi için mücadele etmek, ezilen ulusun kendi kaderini tayin etme hakkı için mücadele etmek anlamına gelmektedir vb.
Ne var ki Sol Cephe’cilerimiz çağrılarında demokrasiyi unutmuşlardır! Bu “unutkanlık” elbette bir anlık dalgınlığın ürünü değildir. Gezi’ye atıf yapılıyor, ama Gezi’nin demokrasi ve özgürlük talep eden bir halk hareketi olduğu unutuluyor! Çağrıcılarımız hiç olmazsa Gezi’nin içeriğine ve ruhuna bakmayı akıl edebilselerdi demokrasi sorununu da hatırlayabilirlerdi! Ama hatırlayamamışlar, ulusalcı kütlük demokrasinin üzerinden atlamayı da beraberinde getirmiş. Sadece bu nedenle bile bu cephe, bir sol cephe de olamaz. Çünkü demokrasiyi savunmayan bir sol düşünülemez. Bu haliyle bu cephe olsa olsa ulusalcı, laikçi bir cephe olabilir ki, demokrasiyi kazanmayı, halkı seferber etmeyi hedeflemeyen bir cepheye de bu halkın ihtiyacı yoktur!
- Kampanyalar ne gösteriyor? 29 Mart 2024 05:08
- İktidarın borazancısı 22 Mart 2024 03:45
- Her alanda soygun ve sömürü 15 Mart 2024 04:40
- Kadınların mücadelesi yayılıyor, güçleniyor 08 Mart 2024 05:01
- İşçiler köle mi? 01 Mart 2024 04:25
- Muhalefet sorunu 23 Şubat 2024 03:44
- Peşkeş, yağma ve katliam 16 Şubat 2024 05:05
- Yerel ve genel 09 Şubat 2024 04:37
- Bahçeli’nin hayali 02 Şubat 2024 03:55
- NATO da yerli ve milli oldu! 26 Ocak 2024 04:40
- Nereye kadar gideceksiniz? 19 Ocak 2024 04:15
- Cin şişede durmuyor 12 Ocak 2024 03:45