08 Kasım 2013 08:32

Oxir be*

Oxir be*

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Hükümet Kadın’ların ilk filmi, tarihi bir fonda Cumhuriyet’in elinin değmediği ücra bir kasabada, bürokrasi eleştirisiyle Kürt mizahını harmanlama çabasıydı. Çok komik esprilerle dolu değildi belki ama yarım yüzyıldan fazla önce, başkente yüzlerce kilometreden çok daha uzak bir yerdeki kadının sebatı, dikkati filmin üzerine çekiyordu. Yaşanmış hikaye, sanki torunu tarafından ninesinin sıradışı hikayesini onurlandırmak için yapılmıştı. Sanki değil, gerçekten öyleydi. İkincisi ise, sanki filmdeki CHP’li-bürokrasi-kaçakçı-ırz düşmanı olanların elinden çıkmış, ilk filmin hikayesini tekrarlayarak seyircisinden faydalanmaya çalışan uyanık kötü adamların işi. Sanki.
İlk Hükümet Kadın’ın konusu, belediye başkanı Aziz Veysel’in eşi Xate’nin kendini beklenmedik bir anda belediye başkanı olarak bulması üstüneydi. Zaman, 1960 darbesinden az önce, Demokrat Parti döneminin sonlarıydı. İkinci film ise, onun on yıl kadar öncesinde, DP’nin şafağında geçiyor. Aziz Veysel tutuklanınca, Xate yaklaşan seçimde onun adına propaganda yürütmeye karar veriyor. Belediye başkanı kocasının yokluğunda Midyat’ı yöneten Kürt kadını, ilk seferinde geldiği kadar etkileyici gelecek mi bakalım. Dahası, okul inşaatı, CHP’li uçkur delisi Faruk’un sabotajları, yağmur duası komiklikleri, henüz dokuz ay önceki ilk filmde olan çok şey var, burada tekrar eden.

HAYAL ÜRÜNÜ DERKEN?

Ankara’dan gelen bir evrakın yarattığı panikle başlayan hikaye, yine epeyce güldürüyor. Vizontele ile hafızalara kazınan, kendine bakarak oldukça zengin bir mizah yaratan Kürt komedisinin bir örneği. Tabii, bir osurukla on dakika oyalanmak gibi yaratıcılıktan uzak yerleri de mevcut. Ama her esprinin uzatılıp altının çizildiği televizyon komedisine alışık seyircinin, ilk film gibi bu da oldukça hoşuna gidecektir. Bunu Kürt hayatının normalliği içinde yapması dikkate değer.
DP övgüsü ise bir adım daha ileri gidip, Nâzım Hikmet okumaktan DP’liyi tutuklamaya kadar varıyor. CHP kadar eleştirmesi kolay bir partiye, mesela bürokrasiden ve Midyat’ın da, Kürdistan’ın da geri kalmışlığından vurmak mümkünken, sinema tarihinde ilk kez kaçakçı, fırsatçı ve sapık CHP’liye karşı çocukların okumasından başka derdi olmayan DP’li ikiliğini yaratan Hükümet Kadın filmi olmuştu. Tarih bir tarafa, bugüne gönderme yaptığı da çok açık olan demokrasi kahramanlığı payesini AKP’nin her fırsatta sahiplendiği atalarına vermek, tahammülü iyice imkansız bir çarpıtma artık. Filmin başında tümünün hayal ürünü olduğunun özellikle vurgulanmasını belki de bununla birlikte düşünmek gerek.
Farkları daha da dikkat çekici. Müslümanlarla Hıristiyanların birlikte yağmur duasına çıkmaları, “Burada çocuklar Kürtçe doğar, Türkçe büyür” repliği, Aziz Veysel’in meşhur “Senden olmayan yaşasın ki sen de yaşayasın” konuşması, filmden akılda kalan bir arada yaşamaya dönük mesajlardı. Kürt sorununa dair bu zayıf göndermeler, çözüm sürecinin henüz umut vaat ettiği bu senenin başlarında devlet erkanının filmin galasına icabet etmesiyle taçlanmıştı. Yeni film ise, sürecin akıbeti gibi, o mesajlardan uzak durmuş. Aradaki birkaç ay Kürt meselesinin çözümünde bir yol alamadan, boş çıkan paketlerle geçti gitti. Belki bugün Kürtçe konuşmanın normal olduğu bir film, bir halkın mahrum bırakıldığı haklarına ilkinden daha fazla bile dikkat çekebilir. Filmde de sıkça tekrarlanan birkaç Kürtçe sözden biriyle, oxir be.

(*) Uğur ola

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...