07 Kasım 2013 09:00

Önce bunu değiştir

Önce bunu değiştir

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Adam elli altı yaşına gelmiş. Sağlık Bakanlığına bağlı bir hastanede taşeron firma elemanı olarak çalışıyor. Emekli olmak için gerekli yirmi beş yıl çalışma şartını çoktan aşmış. Fakat çalıştığı işyerlerinin patronlarının çoğu çalışmasını SGK’ye bildirmemiş, primleri yatmamış. Bunun için on sene önce emekli olacakken, emekli olabilmek için on sene daha çalışarak beklemek zorunda kalmış. Nihayet prim süresi dolunca taşeron firmanın yetkililerine giderek emekli olmak istiyorum içerikli bir dilekçe vermiş. Hastanede sekiz yıldır çalışıyor. Emekli olunca taşeron firma sekiz senelik kıdem tazminatını işçiye vermesi gerekiyor. Ama, taşeron firma kurumu zaten işçilere kıdem tazminatı vermemek için oluşturulmuş bir kurum. İşçi dilekçeyi verince, taşeron firma yetkilileri paniğe kapılmış. “Bize emeklilik dilekçesi veremezsin, git SGK’ye ver” diye başlarından savmışlar işçiyi. İşçi SGK’ye gitmiş. SGK, “çalışıyorsan, çalıştığın işyerine vereceksin” demişler haklı olarak. İşçi, tekrar taşeron firmaya gitmiş. Taşeron firma dilekçeyi almadığı gibi “artık gelme seni işten çıkarıyoruz” diyerek işçiyi kovmuş. İşçi bunun üzerine üst işveren olan hastane başhekimliğine emeklilik dilekçesini vermek istemiş ama dilekçeyi onlar da almamış. Bunun üzerine işçi, bir avukatın yardımıyla hem hastane başhekimliği, hem de taşeron firma yetkililerine noter vasıtasıyla bir ihtarname çekerek, olayları anlatmış ve emeklilik işlemlerinin başlatılmasını ve kıdem tazminatı ile diğer haklarının verilmesini, aksi takdirde dava açacağını ihtar etmiş. İhtara cevap taşeron firmadan gelmiş. Taşeron firma “sizi şirket sırlarını başkalarına açıklamak (Başhekimliğe dilekçe verdi diye) ve mutfaktan kırk kilo et, iki teneke yirmişer kiloluk zeytinyağı çaldığın için işten haklı nedenlerle çıkardık. Dolayısıyla kıdem isteyemezsin” demiş. Büyük ihtimalle, sır açıklama ve hırsızlık fikrini taşeron firma patronuna bir avukat salık verdi. Maalesef böyle ahlaksız, alçak avukatlar da var. Sırf üç beş kuruş kıdem tazminatını vermemek ve dava kazanmak için böylesi iftiralara dahi başvuruyorlar. Oysa, başhekimliğe emeklilik dilekçesi vermenin sır açıklama ile bir ilgisi yok. Hırsızlığın iftira olduğu ise çok açık. Çünkü çaldı denilen malzeme seksen kilo tutuyor. Çelimsiz bir işçinin hastane deposundan iki teneke zeytinyağını iki eline alp, kırk kilo eti de sırtına vurması ve çekip gitmesi fiziken mümkün değil. Zaten malzemeler depoda. Deponun bir sorumlusu var ve sorumlu depodan çalınan bir şey yok diyor. Üstelik hırsızlık iddiasında bulunan patron polise veya savcılığa da başvurmamış.
Size bu hikayeyi niye anlattım?
Hikaye tek bir işçinin sorununu anlatmıyor. Binlerce işçi, ülkemizde yukarıdaki gibi durumlar yaşıyor. Bu durumların yaşanmasının nedeni İş Kanunu ve çalışma mevzuatında AKP Hükümeti zamanında yapılan değişiklikler. Taşeron firmada çalıştırma, part time çalıştırma, çağrı üzerine çalıştırma vb. esnek çalıştırma yöntemleri işçinin kıdem tazminatını alamaması, örgütlenememesi, sendikalı olamaması için getirilmiş düzenlemeler.
Yukarıdaki işçiye ve onun gibi milyonlarca işçiye reva görülenler, Başbakan Erdoğan’ın dinince vacip midir? Antikapitalist Müslümanlar bu soruya “hayır” diyor. “İşçinin teri soğumadan hakkını vereceksin” diyor.
Başbakan Erdoğan, kimin kiminle oturduğuna, kimin ne yiyip ne içtiğine, kimin kaç çocuk doğuracağına, kimin nasıl doğuracağına karışacağına; işçinin teri soğumadan hakkını versin. İşçileri otuz yıl bir köle gibi çalıştırıp, daha sonra kapının önüne koyan patronlarla uğraşsın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...