01 Kasım 2013 09:44

Behzat Ç. bildiğiniz gibi

Behzat Ç. bildiğiniz gibi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Behzat Ç.’yi açığa almakla bitmiyor hiçbir şey. Seveninin çok sevdiği Ankara cinayet büronun sinemaya dönüşüyle, büyük kavuşma gerçekleşiyor. Üç sezonluk dizi, daha başlangıç gibi gelmişti zaten. Nejat İşler’in Ercüment Çözer’inin yeniden ortaya çıkışı, bipsiz izleme olanağı, Gezi direnişi göndermeleri ve tabii ekibin aralarında gülmekten karın ağrıtan diyaloglar, bekleyen hayranlarını büyük ölçüde tatmin etmeye yetecek de artacak olmalı. Behzat Ç. Ankara Yanıyor’un komedi kısmı en başarılı yanı zaten. Keşke hikayesi, aksiyonu, polisiyesi de ona yaklaşacak kadar güçlü olsaydı.
Ankara Yanıyor’un konusuna zaten ülkede yaşayıp da aşina olmayan yok aslında. Olay örgüsünü filmde geçenlerden çok, geçmeyenler belirliyor çünkü. İçişleri Bakanı’nın öldürülmesiyle başlıyor her şey, hangi örgüttü, hangi istihbaratla bağlantılıydı derken operasyonlar, ülkeyi sarsıyor. Birtakım eylemler oluyor ve art arda gözaltılar yaşanıyormuş mesela. Nedeni, filmde yok. Nasıl olsa seyirci alışık. Ortadoğu’da savaş varmış, karışıklık birilerine yarıyormuş. Kimin kimle neden savaştığını açıklayan yok. Polisin içinde, yeni atanan Başkomiser Himmet, ekipte bir başka cemaatçi, her büroda bir tanıdık, bunlar arasındaki ağ, bir şeyler anlatıyor, ama zaten bilene anlatıyor. Bakan suikastının yanı sıra, bir “emekli bakkal”, bir Alman vatandaşı gibi cinayetleri de kurcalamaya başlayınca, birtakım ipuçlarına herkesten önce ulaşan, bizimkiler oluyor. Behzat da tabii dayanamayıp gelmiş. Ölenler, 12 Eylül’den önce işten atılan bir grevci işçinin ailesine karşı günahı olanlar, ama o devrimci faaliyetler ve karşısındaki devlet saldırganlığının adının da aynı yüzeysellikle şöyle bir geçmesine bu hikayede şaşıracak bir şey yok tabii. “Çatışmıyorlar, direniyorlar” cümle içinde kullanılmayacaksa, keşke gereği yokken hiç söylenmeseydi.
Çünkü mesajı inadına açıklaya açıklaya vermese, Gezi’den söz etmese Behzat yine Behzat olurdu. Onun bu kadar sevilen bir efsane olması çok konuşup mesaj yağdırmasında değil ki. Mesela, dünya sinemasında görevden alınıp küstürülmüş polislerin işe dönmeye ikna edildiği binlerce sahne çekilmiştir. Ama Harun’un “Ne o, ilgini mi çekti?” diye kışkırtmaya çalışması, eylemcilere atılan abartılı gaz Behzat’ın evinin içine dolunca dellenip kendini sokaklarda bulmasıyla amirin sahneye dönüşü, benzersiz. Harun karakteri ve onu oynayan Fatih Artman zaten filmin yıldızı. Espriler genel olarak, rahat, içten, dürüst, iktidar önünde eğilip bükülmeyen halleriyle bu cinayet büro tayfasını izleyicinin neden özlediğini en çok hatırlatan unsurlar ve Harun, bunun başını çekiyor. Ercüment Çözer’in belki en sevilen psikopat karakter olmasını da borçlu olduğumuz Nejat İşler’in gergin rahatlığı, yine formunda.
Dizilerden uyarlanan filmlerin, zaten bilinen bir şeyleri, karakterleri, ilişkileri, olayları temel alması, her şeye ortadan başlamayı normalleştiren bir avantaj ve dezavantaj. Çoğunlukla özlenen karakterlerle seyirciyi buluşturmak, filmler zayıf da olsa onun önüne geçecek kadar sevilmesini sağlayabiliyor. Behzat Ç. Ankara Yanıyor bunun bir adım daha önüne geçip Gezi direnişine, cemaat örgütlenmesine, dışarıdaki savaşların içeride sıkışan hükümetler tarafından kullanılmasına, devletin karşı devrimciliğine dair onca gönderme yapıyor. Hiç açıklanmazken bile izleyene ne güzel tabii. “Gezi’den nemalanıyorlar” demesinler, eyvallah, ama neden eylem yaptığı hiç belli olmayan insanlar cemaat kanallarında da var. O sığlık, o kör göze parmak mesajların, anlamlı, hatta denebilir ki cesur bir yerden konuşması, zaten Gezi’ci olan seyirciyi tatmin etmesi durumu kurtarsa keşke. İncelik Behzat Ç.’ye ait bir özellik değil elbet, ama beklenti yüksekse onun da sebebi var.

 

Filmin künyesi ve fragmanı için tıklayın...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...