31 Ekim 2013 09:33

Marmaray

Marmaray

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Başbakan görkemli bir şekilde Marmaray’ı hizmete açtı. AKP Hükümeti’nin büyük bir icraatı olarak reklamını yaptı. Fakat, medyada Marmaray Projesi için Ecevit Hükümeti zamanında 2000 yılında Japonlarla kredi anlaşması yapıldığına dair iddialar ortaya atıldı.
Bu tür projeler, çoğu zaman birkaç hükümet zamanında başlatılan ve bitirilen projelerdir. Taksim-Sarıyer metro hattı da AKP Hükümeti öncesi başlatılmış, fakat AKP tarafından üstlenilip, reklamı yapılmış bir projeydi.
Büyük projeler, çok para gerektiren projeler her zaman yapılır. Hatta, çok yoksul ülkeler dahi büyük projelere, görkemli saraylara, bin senedir ayakta kalmış kiliselere ve camilere imza atabilir. Bunları yapanlar; padişahlar, krallar, başbakanlar vb. eserleriyle övünebilir. Eserleri yüzyıllarca onların adı da anılarak sonraki kuşaklarca beğenilip, sahip çıkılabilir. Fakat, bu eserlerin, anıt binaların, köprülerin, tünellerin yapılmasında halkın çıkarı ne olmuştur sorusu da sorulmalıdır.
Örneğin, Ay’dan görülen Dünya’daki tek insan yapımı kitle olarak tanımlanan Çin Seddi yapıldığı tarihteki Çinli halka ne ifade ediyordu acaba? Ya da Mısır’daki piramitlerin yapılmasına, piramitleri yapan köleler de Firavun kadar sevinmiş miydi? Çin Seddi ya da Piramitler yapılırken kaç insan öldü. Pramitler ve Set ölenlere, yapanlara ya da o sırada yaşayanlara ne kazandırdı.
Elbette, mimarinin ve mühendisliğin şahikası büyük eserler yapılmalı. Ama, bunlar firavunların, kralların, padişahların yaptığı gibi milyonlarca insanın kanı ve canı pahasına yapılmamalı. Günümüzde de yapılan eserlerin halka ve gelecek kuşaklara getirisi ile götürüsü hesaplanmalı.
Marmaray elbette İstanbul trafiğini bir parça rahatlatacak. Ama, İstanbul trafiğine çözüm olmayacak. Yıllar boyu, İstanbullu emekçilerin Marmaray tren bileti tüketerek ödediği paralar Japon patronların cebine akacak.
Üçüncü Köprü’ de de aynı şey söz konusu. Borç para alıyoruz. Büyük bir köprü ya da tünel yapıyoruz ve onun borcunu senelerce ödüyoruz. Peki tek çözüm bu mudur? Büyük bir plan çerçevesinde her gün küçük küçük işler yaparak, borçlanmadan, tersine yaptığımız her küçük alt yapı inşaatından yenisini yapmak için kazançlar elde etmek mümkün değil midir?
İstanbul’ un dağdan inen kartopu gibi her gün daha da kalabalıklaşmasını önleyecek planlar ve projeler yapmak, her geçen gün çözümü daha da imkansız kılacak bir şekilde büyümekten daha yararlı değil midir?
 Sınırsız bir şehir olabilir mi? Üstelik büyük bir depremin beklendiği on yedi milyonluk ve her sene nüfusuna bir milyon insanın eklendiği bir şehir akıl ve mantığa uygun mu?
Şimdi, Başbakan, böylesine büyük bir şehrin sağ ve soluna birer şehir daha eklemeyi planlıyor. Durdurulamazsa bunu da yapacak ve Marmaray gibi büyük törenlerle bu şehirlerin açılışlarını yapacak. İstanbul’un Dünya’nın en büyük şehri olduğunu söyleyerek övünecek.  Peki sonra ne olacak? Dünyanın en büyük şehri nasıl yaşayacak.
Trafik, su, yiyecek ve enerji ihtiyacının karşılanması vb. ne olacak?
Bilim ve akıl yerine demagoji, popülizm…
Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete…
Galiba işimiz Allaha kaldı.
Allah sonumuzu hayır etsin.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...