27 Ekim 2013 00:42

Düşünmemeyi düşünmek

Düşünmemeyi düşünmek

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Düşünmek istemiyorum.
Karar veriyorum, hiçbir şey düşünmeyeceğim.
Başlıyorum hiçbir şey düşünmemeyi düşünmeye.
Hiçbir şeyi düşünmemeyi düşünmeye nereden başlamalıyım? Sanırım kendimle çelişiyorum. Hiçbir şeyi düşünmemek hiçbir şeyi düşünmemeyi düşünmeyi de kapsar; bu nedenle hiçbir şeyi düşünmeme isteği ve kararı ile yola çıkıp, hiçbir şeyi nasıl düşünmeyeceğimi düşünmeye başladığım an kendime ihanet ettiğim düşüncesi beliriyor zihnimde. Böyle olmamalı, kendime ihanet edip etmediğimi, kendimle çelişip çelişmediğimi düşünmemeliyim, hiçbir şey düşünmemeye kararlıyım çünkü.
Derken işimi kolaylaştıracak klarnetçi caddede odamın karşısındaki yerini alıyor, başlıyor var gücüyle üflemeye. En az bir saat üfleyecek. Her gün üfledikçe çaldığını zannettiği parçaları aynı sırayla, art arda beynimin içine sokuyor. Hangi parçayı çaldığını zannettiğini, sırayı bozup bozmadığını bulmaya çalışıyorum. Dahası, bir yerlerde görmüşüm, oynak parça çaldığında masaya çıkıp oynamaya çalışıyorum. Oynarken de ‘Yaptım oldu deme, yaptırmam da deme, faşizan olma’ diye göbek döndürüyorum; zihnimdeki çözüm sürecine ilişkin düşünceler siliniyor, artık bu konuda düşünmeyi düşünmem bile söz konusu değil.
Klarnetçi toparlanıp caddenin bir başka köşesine gitmeye hazırlanırken saz çalan gözleri görmez ikinci işimi kolaylaştırıcı geliyor, taşınır iskemlesini klarnetçiden boşalan yere koyuyor, ses yükselticisini sonuna kadar açıyor ve elektronikleşmiş sazın cızırtısına neredeyse benimkinden bile kötü sesini ekleyerek zihnimdeki klarnet yankılarının üstünü kendi müziğiyle kapatıyor. O, iki saat süreyle, on tanesinin tekrarlandığı yirmi parçayı eksik notalarla çalıp, yanlış sözlerle odama taşıyıp, beynime sokacak. Sırayı bozup bozmadığını, aynı eksik notalarla ve aynı yanlış sözlerle yorumlayıp yorumlamadığını her bir parçada denetliyorum. Parça hüzünlüyse gözlerimi nemlendiriyorum. Zihnimdeki  dört partinin uzlaştığı maddelerle anayasayı yenilemeye ilişkin düşünceler siliniyor, artık bu konuda da düşünmeyi düşünmem söz konusu olamayacak.
İki saat doluyor, toparlanan saz sanatçısının yerini en az birer saat arayla ve sırasıyla diğer işimi kolaylaştırıcılar, kemancı, trompetçi, bir başka klarnetçi, darbukacı, akordeoncu, bir Latin Amerika ülkesinin yerlilerinden oluşan çalgıcılar grubu alıyor. Her bir icracının ve seslendiricinin işledikleri parçalarda bir gün öncesine göre eksiltme-çoğaltma yapıp yapmadıklarını, parçaların sırasını değiştirip değiştirmediklerini, hata yapmaları gereken yeri şaşırıp şaşırmadıklarını denetliyorum. Ve her bir kolaylaştırıcıya benden sonraki iki kuşağın atasözü olacak deyimlerle eşlik ediyorum. Örneğin trompetçi ‘fly me to the moon’u çalarken ‘Beni milli iradeye uçur, çoğunluğun tepesine kondur’ demeyi seviyorum; bir Latin Amerika ülkesi yerlilerin oluşturduğu grubun tubaya vururken çıkarttıklara sese en iyi, çok sesli koroyu taklit ederek ‘Yedirmeyiz’ diye tepeden, yani üst kattaki odamdan bağırarak katılmak uyum sağlıyor. Her bir işimi kolaylaştırıcı gürültüyü beynime taşıyor, zihnimdeki ciddi-gayriciddi konulara ilişkin düşünceleri siliyor; artık bu konularda düşünmeyi düşünmek söz konusu olamayacak.
Gece yarısı oldu mu, karşıdaki işletmenin diskotek müziği sesi aniden yükseliyor, yükseldikçe yükseliyor, oturduğum binanın alt katındaki dükkanların yekpare vitrinlerine çarpıp camları titretiyor, yığma binanın üst duvarları titreşimleri arttırarak odama dolduruyor, beynime sokuyor ve zihnimde hâlâ kalmış olan konulara ilişkin düşünceleri siliyor; artık onları da düşünmeyi düşünmeyeceğim.
Gece saat dört olup, bütün işimi kolaylaştırıcıların sessizliğe gömüldüklerini sandığımda gündüzleyin öğrencilere hukuk alanında düşünmeyi anlatacağımı düşünüyorum. Onlara kötülük edeceğim. Umarım öğrenmezler diye umutlanıyorum. Çünkü düşünmeyi öğrenmek zor, ancak düşünmekten geri dönmek yani bir kere düşünmeyi öğrendikten sonra düşünmemeye avdet etmek daha zor, hatta olanaksız gibi.
Halk köftecisinin ve hamburgercisinin çalışanları son işimi kolaylaştırıcılar; temizlik yaparken sesinin sonuna kadar açtıkları ve birbirine karıştırdıkları seslerin kakafonisi son düşüncemin konusunu zihnimden siliyor. Ve uyuyorum. Artık hiçbir şey düşünmüyorum.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...