23 Ekim 2013 09:19

Artık oylar bölünmeli

Artık oylar bölünmeli

Fotoğraf: Envato

Paylaş

CHP’nin her seçim döneminde hep yaptığı, ‘Sağ bir parti gelirse kötü olur’ diye düşünen sol ve Alevi seçmenin de inandığı “Aman oylar bölünmesin”  muhabbeti, son zamanların en kritik yerel seçimleri için adayların belirlenmeye başladığı bugünlerde yine alttan alta sürüme sokuluyor. Bu söylemle CHP sözü geçen kesimlerin oylarını yıllarca ipotek altına aldı ama oyların bölünme korkusuyla bu partiye verilmesinin kimse bir hayrını görmedi.

HDP’nin de ilk kez seçimlere gireceği şimdilerde ise CHP’nin’oylar bölünmesin AKP kazanmasın’ diyerek kendisini dayatması apaçık bölücü bir rol oynayacak, oynuyor.

Üstelik CHP’nin yerel yönetimlerle ilgili deneyiminden çıkan tabloya bakılırsa; AKP döneminde yolu açılan taşeronlaştırmanın CHP’li belediyelerde de uygulanması, kentsel dönüşüm projelerine kimi belediyelerin aktif olarak katılması vb. gibi uygulamalar bu partiye verilen oyun aslında AKP politikalarına oy vermek anlamına geleceğini de gösteriyor. CHP siyasi iktidarın yerel politikalarıyla arasına mesafe koymaya, onları eleştirmeye hiç yeltenmediği gibi bulunduğu kabın şekline kendini uydurmayı çok iyi becerdi.

Sadece CHP değil, son zamanlarda artık beylik hale gelmiş “katılımcılık”, “şeffaflık”, “yerinden yönetim”, “yerel demokrasi”, “çoğulculuk” gibi kulağa hoş gelen ama içeriği neoliberalizmin yerelleşme stratejisinin yararına olacak biçimde doldurulan kavramlarla düşünen “sol” kesimin de yerel yönetimlerle ilgili alternatif bir politikası yok. Bu yerelleşme stratejisinin katılımcılık, şeffaflık, yerinden yönetim vs. gibi kavramları sermayenin bizzat yerellerin asıl sahibi haline geldiğini gizlemeye yarıyor. Dünya Bankasının, adına yönetişim dediği kent yönetimi bağlamında kent sakinlerinin, emekçilerinin yönetime katılımı gibi bir kaygı duyulmuyor. Yereller emekçilerin, kentin asıl sahiplerinin değil sermayenin ihtiyaçlarına göre dönüştürülüyor.

Kentsel dönüşümün sonuçlarına karşı bir başkaldırı olan haziran direnişinden sonra ayrışma artık böyle bir neoliberal kent kurgusuna karşı tutum ekseninde olmalı. Ya özünde kent sakinlerine düşman bir kentte yaşanacak/yaşanmaya devam edecek ya da halk nasıl bir kentte yaşamak istiyorsa buna kendisi karar verecek. Bu konudaki tutum açıklıkla belirlenmeyince beklenen destek adayın karizmasına, belagatine, ses tonuna bağlanıyor ki, bu da neoliberal kent politikalarını en iyi temsil edecek adayı seçmeye çağrılan halkın ahmak yerine konulmasından başka bir anlama gelmiyor.

Haziran direnişinden hiçbir şey anlamamış, öte yandan Kürtlerin yıllardır sürdürdüğü mücadeleyi arkalarına alarak dillendirdikleri demokratik özerklik talebine gözünü yummuş, yerel yönetimlerde AKP’li belediyelerden farklı davranmamış olan partilere verilecek oy ister istemez aslında AKP’ye verilmiş olacak. AKP o yerelde seçimi kazanamasa bile böyle olacak bu.

İktidarı süresince yerelleri ilgilendiren birçok yasa çıkaran ve daha geçen yıl yerel yönetimler yasasını değiştiren iktidar partisi 12 yılda kenti bildiğimiz kent olmaktan çıkardı. Hiçbir adayın karşısında bundan on yıl önceki, hayır dört yıl önceki kent yok; seçmen de yok. Kentler birer meta haline getirilirken kent yönetimleri bu metanın pazarlayıcılarına, kent sakinleri de müşteriye indirgendi; müşteri olamayacaklar ise yerlerinden yurtlarından atıldıktan sonra TOKİ konutlarına taksit ödemekle boğuşuyor.

Hükümet aslında bal gibi politik olan bu süreci “Her yere metro her yerden metro” gibi son derece teknik bir dille özetlerken sözde ana muhalefet partisi bu konuda hiçbir şey söylemiyor, çünkü süreçle uzlaşıyor.

Öyleyse bu seçim sürecinde oyların bölünmesi mecburi. Oylar asıl olarak yerelin ve yerel yönetimin nasıl tarif edildiğine bağlı olarak bölünmeli üstelik. Sandıkta karizma değil yerel yönetim anlayışı yarışmalı; yağma değil demokrasi kazanmalı.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...