21 Ekim 2013 00:31

Kadınlara vaadiniz nedir?

Kadınlara vaadiniz nedir?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Aristophanes’in, milattan önce 5’inci yüzyılda yazdığı Kadınlar Savaşı komedyasında bir erkek karakter “kadınların kente verecek bir öğütleri” olamayacağını buyurur. Aynı komedyada kadınlar barışı sağlamak amacıyla bir “kadın grevi” yapıp Polis’in tapınağını işgal ettiklerinde yaşam durur, “kocalarının (yurttaşların yani!) içine kasvet çöker, çocuklar yıkanamaz ve beslenemez, yavrulara bir sütnine bulunması gerekir, örgüleri dokumaları tavuklar didikler, erkekler sokaklarda iki büklüm dolaşırlar...” Medeniyet, çökmeye yüz tutar yani!
Uzak geçmişin kent yönetimi, köleleri, çocukları ve yabancıları içermiyordu. Bir de kadınları! Kadınlar, karar süreçlerine katılamıyorlar, alınan kararlara “katlananlar” oluyordu.
Bugün ise çok medeniyiz, kadınların “seçme ve seçilme hakkı” var!
E, peki nasıl oluyor da yerel yönetimlerde kadın temsiliyeti hala yüzde 1.2 olabiliyor?
Memleket seçim sathı mailine girdi ya, her yerde bir aday muhabbetidir gidiyor. Üstelik, kadın aday tartışması da ana gündem maddelerinden biri.
Kadın yerel yönetici sayısının artması önemli de, tek başına “kadın” olmak yetiyor mu? Sormak lazım “kadınlar için, kadınlarla…” diye bağıranlara, nedir vaadiniz?
Kamusal hizmetin kadınları düşünerek sunulmasıyla, kadınların eşit temsil ve katılımı arasında kopmaz bir bağ var.
Varolan anne, eş, evlat rollerini yerine getirirken yapmak zorunda kaldığımız işleri kolaylaştıracak uygulamalar çok önemli elbette. Ama belediyecilik anlayışını değerlendirirken; sadece mevcut yaşamlarımızı kolaylaştıran hizmetler sunma vaatleriyle mi yetineceğiz? Yoksa yaşamlarımızın bizleri güçlendirici bir yönde dönüşmesini sağlayacak olanaklar talep etmek bir rüya mı?
Belediyeler çeşitli hizmetleri sunmadığında ortaya çıkan boşluğu biz doldurmak zorunda kalıyoruz. Bu yokluk, yalnızca yükümüzü çoğalttığı için değil, doğrudan doğruya yaşam seçeneklerimizi daralttığı için de önemli. Örneğin, kreş olmayan bir beldede, toplumsal sorumluluk olan çocuk bakımı kadınlarca yerine getirilir. Kadınların pek çoğunun çalışmasını, kadın işe gittiğinde evdeki işleri kimin yapacağı ya da bunların eksik yapılmasının ne gibi bir maliyet yaratacağı sorunu engeller.
Şiddetin türlü biçimlerine maruz kalan kadınlar aynı zamanda “yurttaş” ve “kenttaş” olarak da zarar görürler. Ve bu zararı görürken, kamusal bir korumadan yararlanabilecekleri, yerel bir birime danışabilecekleri akıllarının ucundan bile geçmez, zira bu tür kamusal mekanizmalar yok denecek kadar azdır (sığınmaevi ve danışma merkezlerine destek veren belediye sayısı iki elin parmaklarını geçmez...)
Bir belediyenin öncelikli gündeminde;
Yeterli çocuk bakımı olanakları yaratmak, her mahalle için temel sağlık hizmetlerini erişilebilir kılmak, yoksul mahallelerde teçhizatlı çamaşır evleri açmak vb. gibi kadınların zorunlu olarak üstlendikleri sorumlulukları bir ölçüde de olsa “kamusal sorumluluk” haline getirecek önlemler yoksa,
Şiddetin önlenmesi ve kadınların kent içindeki güvenliklerinin sağlanması için adımlar atılmıyorsa,
kadınların toplumsal ve ekonomik hayata katılımı bundan doğrudan doğruya etkileniyor demektir.
Yerel yönetimler kadınların hayatını kolaylaştıracak somut hizmetler sunmadıklarında sadece hizmetten yoksun kalmıyoruz. Aynı zamanda eşit ve özgür vatandaşlar olmamızın önüne de büyük engeller çıkmış oluyor.
Cinsler arası eşitsizliğin hafifletilmesi ve giderek ortadan kalkması, kadınların güçlenmesi, baskıdan kurtulması, özgürleşmesi, toplumda daha onurlu bir yere sahip olmaları vazgeçilmez hedefler!
Buradan bakarak soralım “kadın dostu” olduğunu söyleyen partilere;
Vaadiniz nedir? Hanenin bütün sorunlarını kadınların üstüne mi zimmetleyeceksiniz yine, yoksa onları aşmamız için kadınları güçlendirecek kanalları açacak mısınız?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...