18 Ekim 2013 12:10

Muhafazakarlık ve din halka mı lazım?

Muhafazakarlık ve din halka mı lazım?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker, “Öncelikle belirtmek isterim ki Türkiye’de ‘muhafazakar işadamı’ olmak diye bir deyiş var. Buna katılmıyorum. Ülker; hiçbir zaman iş yapış ve tutuş biçimiyle muhafazakar olmadı. Çağın şartları neyse onu denedik. Her daim o şartlara ayak uydurmaya çalıştık” diyor. Yıldız Holding denilince belki bazı okuyucularımıza tanıdık gelmeyebilir, ama söylenilenlerden de anlaşıldığı gibi Ülker’in de içinde bulunduğu büyük sermaye gurubu dersek sanırız durum anlaşılır.
Murat Ülker kârın nerede olduğunu bilen, sermayesini nereye doğru yönlendirmesi gerektiğini sezen, oyunu sermayenin kurallarına göre oynayan, bu arada faize falan takılmayan iş bilir bir patron gibi konuşmuş. Patronlar sermayenin bir kişiliğe bürünmüş biçimleridir ve piyasanın kuralları neyi gerektiriyorsa o biçimde davranırlar. Bütün bunlarda sermaye dünyası için anlaşılmadık bir yan bulunmuyor. Ancak anlaşılmadık yan bulunmaması, sorun bulunmadığı anlamına gelmiyor. Sorun şu ki, Ülker “dinci” bir sermaye grubu olarak biliniyor. Ancak sermayeler arası ilişkilerde, “İş yapış ve tutuş biçimiyle muhafazakar” olmadıklarını ilan ediyorlar.
Politik literatürde muhafazakarlık tutuculuk, yeniliğe ve ileri olana düşman olmak, eskiye bağlılık anlamına geliyor. Tutuculuk pek çok kaynaktan beslenmekle birlikte, onun ana damarlarından en önemlisi din ve geleneklerdir. Muhafazakarlığa göre mevcut egemen düzen, yani sermaye düzeni titizlikle savunulmalıdır. Ülker’in bu alanlarda muhafazakar olduğundan kuşku yoktur. Ancak Ülker patronu sermayeler arası ilişkilerde muhafazakar olmadıklarını, işi kurallarına göre oynadıklarını açıkça dile getiriyor. Peki ama o zaman muhafazakarlık hangi alanda savunulmaktadır? Bu sorunun yanıtı tektir: işçi ve emekçilerle, halkla ilişkilerde, halkın yaşam tarzında, davranışlarında muhafazakarlık, tutuculuk savunulmalı, sadece savunulmakla kalmamalı yaygınlaştırılması için çaba gösterilmelidir.
Kuşkusuz Ülker patronu böyle düşünüp davrananlar için tek örnek değildir. Genel olarak büyük sermaye çalıştırdıkları işçilerin, yönettikleri halkın dini değerlere sıkıca bağlı olmasını ister. Patronların “dinci” veya “laik” olarak adlandırılmalarından bağımsız bir gerçekliktir bu. Düzenin egemenleri isterler ki, yönettikleri halk, sömürdükleri işçi ve emekçi bu dünyanın gerçeklerini sorgulamasın, olup biteni tevekkülle karşılasın, sürekli olarak şükretme duygusuyla hareket etsin. Bütün bunların anlamını politik literatürün diline tercüme edersek bunlar şu anlama geliyorlar: Halk muhafazakar olmalı, geleneksel değerlere bağlı bir yaşam sürmelidir. İşçiler sendikaymış, örgütlenmekmiş, hak aramakmış, sömürüye karşı mücadele etmekmiş gibi işlerin peşine düşmemelidir.
İşçi ve emekçi halkın çevresinde olup biteni dikkatlice izlemesi, bütün bu olup bitenlerle kendi yaşamı arasında doğrudan bir bağ kurması, olup bitenin aslında kendi yaşamını sürekli olarak şekillendirdiğini fark etmesi, bu gerçekleri daha iyi anlamak için bilimsel bilgiye başvurması, bilinçlenip aydınlanması, yaşamını değiştirmek için harekete geçmesi muhafazakarlığın ve tutuculuğun ölüm çanlarının çalması anlamına gelir. Bu nedenle işçi ve emekçi halk aydınlanmamalı, kafası olabildiğince dinsel ve geleneksel düşünce ve davranışlarla doldurulmalı, bu dünya da sabırla çektikleri eza ve cefanın karşılığını öte dünya da cennetin nimetlerine kavuşarak alacağı ümidiyle yaşamalıdır.
Bu nedenle patronlarımız Ülker patronunda açıkça görüldüğü gibi kafalarında iki yüz taşırlar, yüzlerden birisi sermayeler arası ilişkilere dönükken, diğeri de işçi ve emekçiye dönüktür. Birisi rekabet içerisinde sermayesini geliştirmenin yolunu ararken, diğeri de işçisini uysal ücretli köleler haline getirmenin yollarını arar. İşçi ve emekçi halk için temel sorun şudur ki, patronun taşıdığı bu iki yüzlü kafanın her iki yüzü de emek dünyasına düşmandır. Büyük sermaye bu düzenin başıysa eğer, bu baş yerlerde yuvarlanmadan emek dünyası kurtulamayacaktır. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...