17 Ekim 2013 12:03

Yaşam tarzına müdahale

Yaşam tarzına müdahale

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Gezi Parkı’nı koruyanlara karşı hükümet saldırılarının başladığı gün olan 31 Mayıs Cuma gününden 10 Haziran Pazar gününe kadar İstanbul’daydım. İHD Akademisi’nin dersleri vardı. Taksim’de, Gezi’de, Beyoğlu’da, Kadıköy ve Bağdat Caddesi’nde olanlara dair doğrudan kendi gözlemlerim oldu.
Büyük itirazın yaşam tarzına müdahale tehlikesi/riski olduğunu düşünüyordum ve hâlâ öyle düşünüyorum.
Yaşam tarzına müdahalenin çok ciddi kutuplaşmalara  neden olduğu açık. Hükümetin Gezi’yi anlayabildiğini sanmıyorum.
O nedenle de hükümet/AKP, kendilerinden önceki  kadınların örtülerine (yaşam tarzına) müdahale eden iktidar sahibi toplum mühendislerinin hatasına düşüyor.
Hükümet başbakanın bu konu açıldığında arada kurduğu cümlede olduğu gibi- “biz kimin yaşam tarzına müdahale ettik, herkesin yaşam tazı bizim teminatımız altındadır”- şeklindeki sözlerine rağmen yaşam tarzlarına müdahale etmektedir.
Valisiyle, kaymakamı ile müdahale etmektedir. Başbakanı ile, bakanları ile müdahale etmektedir ve daha da edeceğinin işaretlerini vermektedir.
Bir yöntemdir. Alıştırma yöntemidir. Test aynı zamanda. Kaymakamlara, valilere yaptırırsınız.
Her gün Türkiye’nin bir yerindeki bir vali ya da kaymakam sonra belediye başkanları, zabıtaları -polisleri saymıyorum- genelge yayınlar, demeç verir, uygulama yapar. Bunlar basına yansır. Geçiştirilir. O arada Başbakan cevap verir, “biz herkesin yaşam tarzının teminatıyız” der. Parklarda ele ele tutuşma yasağı, mini etek yasağı, metroda öpüşme, otobüste sarılma, lokantada  içki yasağı gelir. Pantolon giyme yasağı başlar. Kaç çocuk yapacağınıza karar vermeye gelir sıra. Kürtaj yasağı da gündemdedir. Plaj yasakları da var tabii…
Yaşam tarzı deyince bütün dünyada akla LGBT bireyler gelir. Onlar taşımıştır kavramı topluma. Şimdi o bireylerden özellikle trans kadınlar her gün öldürülüyorlar. Yaşam tarzları nedeniyle öldürülüyorlar. “Saçın uzun, eteğin var, gürültü yapıyorsun, genel ahlak yasasını ihlal ediyorsun” diye diye öldürülüyorlar. Devletin ayrıca kapı gibi Kabahatler Kanunu var. LGBT bireylere kesilen cezalarla büyüyor devletin bütçesi! Bütçe açığını kapatma onuru LGBT bireylere nasip oluyor!
Başbakan yaşam tarzından hükümetin ne anladığını açıkladı. Yaşam tarzı, “dini inançtan kaynaklı tarzdır” demiş oldu. Demokratikleşme paketinde yasa değişikliği için de aynen şöyle dedi: “Cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla, bir kimsenin inanç, düşünce ve kanaatlerinden kaynaklanan yaşam tarzına ilişkin tercihlerine müdahale edenlere ya da bunları değiştirmeye zorlayanlara, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası getirilecek”.
Hükümetin yaşam tarzından anladığı inanca dayalı yaşam tarzı. Bir toplum mühendisliği olan başörtüsü yasağı, başörtülülere dayatılan yaşam tarzı nasıl geri tepti ise şimdilerde dayatılan yaşam tarzı da öyle geri tepecektir. Başörtülülerin baskılara karşı sadece “sabır”la direndikleri doğru değil. Başörtülüler hak arayışına girmişlerdir ve bunu da diğer hak arayışına girenler gibi, basın toplantıları, yürüyüşler, açık ve kapalı yerlerde basın açıklamaları yaparak -iyi ki de yaparak- gerçekleştirmişlerdir. Biz bu süreci yaşadık, tanıklık ettik, destekledik.
Hükümetin başörtülülere uygulanan baskılardan ve yasaklardan hareketle “bir daha yaşanmasın” diye yasal önlemler almasını olumlu buluruz. Ama yaşam tarzı sorunu bundan ibaret değil. En başta hükümet milletin yaşam tarzına müdahaleden elini çekmesi lazım. Sonra da bütün yaşam tarzları için -özellikle devlet organlarından gelebilecek müdahalelere karşı- garanti oluşturacak hukuksal düzenlemeler gerekir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa