17 Ekim 2013 12:01

'Keseceğiz kurbanımızı inşallah’

\'Keseceğiz kurbanımızı inşallah’

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ahmet Hakan Hürriyet Gazetesi’ndeki köşesinde Kurban kesilmesi dini ritüelini eleştirenlerle kendince dalga geçmiş, onları çifte standartlı olmakla, hatta ikiyüzlülükle suçlamış. “Bütün bir yıl boyunca yuttukları etler, sanki ağaçtan toplanıyormuşçasına ‘Ay bu Kurban Bayramı da çok fena yani, resmen katliam şekerim’ diyenlere inat… Nus-ret’e gidip ‘Hayvanın hangi tarafı daha lezzetli olur’ bahsiyle ilgili bin tane tez ileri sürüp Kurban Bayramı geldiğinde ‘Yazık hayvancıklara’ diye sözde merhamet gösterisine soyunanlara inat…” vs. diyerek, lafı “Keseceğiz kurbanımızı inşallah” diye bitirmiş.
Elbette, Kurban kesme törenini yüzeysel, özentiyle ya da ikiyüzlüce eleştirenler olabilir. Fakat, Kurban kesme işini eleştirenler içinde bunlar esas olanlar değildir. Ahmet Hakan’ın dalga geçtiği tiplere vurmak en kolay olandır. Bu da Ahmet Hakan’ın kolaycılığı ve yüzeyselliğini göstermektedir.
Kurban kesme törenini eleştirenlerin bir kısmı dine inanmayanlar, ateistlerdir. Bir kısmı ise, dinde reformu savunanlar. Dine inanmayanların, ateistlerin eleştirilerine girmeyelim. Anlatması çok uzun sürer. Bu köşeye sığmaz. Ama, dinde reform yanlılarını ikiyüzlülük ve çifte standartla suçlamak, onlarla dalga geçmek aslında Ahmet Hakan gibilerin (hem modern, çağdaş, demokrat iddiasında olup, hem de dini değerleri tavizsiz savunur görünenler) çaresizliği, ikiyüzlülüğüdür.
Bunlar, “Keseceğiz kurbanımızı inşallah” deyip, inandıkları dinin faiz konusunda söylediklerini görmezden gelirler. Paralarını bankaya yatırıp, faizini alırlar. Bankadan kredi çekip, dolayısıyla faiz ödeyip kurban kesilmesine fetva verirler. Devlete vergi veriyoruz ya deyip zekat, fitre ödemezler. Eskiden deve sırtında saatlerce yapılan yolculuklar için getirilmiş oruç tutma muafiyetini bir saatlik lüks uçak yolculukları için kullanırlar. Denize girsem oruç bozulur mu diye sordukları fetva makamından aldıkları olurlarla bir ay Ramazan’da akşama kadar yatarak, denize, havuza girerek sözde oruç tutarlar. Akşama kadar yatamayacakları durumlarda oruç tutmamanın gerekçesini bulup, birine üç beş lira kefalet verip oruçtan kurtulurlar. Sonra Ahmet Hakan gibi çıkıp dinde reform talebinde bulunan, dini ritüelleri zamana uydurmaya çalışanları, yani aslında daha dürüst olanları yüksek sesle eleştirirler, dalga geçerler. Oysa, onlar da bütün iddialarına rağmen çağa yavaş yavaş ayak uydurmaya başlamıştır. Kapitalizm onlara bunu zorunlu kılmıştır.
Çalıştıkları gazete ücretlerini bankaya yatırır, mecburen kredi kartı kullanırlar. Kurbanı dedeleri gibi bizzat kesmezler. Onlar için de kurban kesmek eskisine göre daha zordur. Para verip birine kestirirler. Hatta, bazıları kestikleri kurbanı dahi görmezler. Kurbanın üçte birini kendine, üçte birini akrabalarına, üçte birini fakirlere dağıtmazlar. Hepsini ya bir hayır kurumuna ya da fakirlere bırakırlar. Kestikleri kurbanın etini dahi yemeyenler vardır. Bazıları kurban kesmek yerine parasını THY gibi kurumlara bağışlar. Onlar da bu paralarla savaş araçları üretir. Ya da kurban parasını tarikat örgütlerine verir, cihat için harcanır. İslam’ı on dört asır önceki günler gibi yaşamaya çalışan El-Kaide, El Nusra, Selefiler vb. örgütlerin üye ve taraftarlarına biraz küçümseyerek bakarlar.
Kendilerini onlara göre daha modern bulurlar. Gençliklerinde onca yıl direndikleri kravatı artık takmışlardır. Kravat takıp takmamakla Müslüman olunmaz derler. Din için savaşmayı artık ilkel bulurlar. Düşmanının, kafirin karısına kızına tecavüz etmek, ciğerini sökmek onlara pek uymaz. Saygı duydukları, kendilerine örnek aldıkları kişiler gibi dört, hatta on bir kadınla evlenmek, dokuz yaşındaki çocuklarla gerdeğe girmek artık onlar tarafından kabul edilemezdir.
Onlar ikiyüzlü değildir. Onlar çifte standartlı değildir. Müslümanlığı ilk günkü gibi savunurlar ve yaşarlar...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa