Sözde çözüm

Beşiktaş-Galatasaray derbisindeki olaylar üzerine söylenmedik şey kalmadı. Tekrar etmenin gereği yok. Fakat, olaylardan sonra Hükümet cephesinden Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın açıklamaları tartışmayı gerektiriyor.
Suat Kılıç, Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında 4 maddelik bir eylem planı hazırladıklarını ve Meclisin açılması ile gündeme getirileceğini söyledi.
Dört maddelik plan şöyle:
1- Stadyumlarda olay çıkaran holiganlara yönelik 6222 sayılı Yasa hükümlerince verilen hapis cezaları erteleme kapsamından çıkarılacak.
2- Stadyumların güvenliği özel güvenlikten alınarak polise verilecek.
3- Kameralı güvenlik ve e-bilet yeni yıla kadar uygulamaya tam olarak geçmiş olacak. Altı stadyumda başlayan uygulama yılbaşından itibaren tüm stadyumlarda uygulanmış olacak.
4- Maçlarda görev alan polislerin sosyal haklarına güvence getirilecek.
Tam bir güvenlikçi kafası. AKP Hükümetinin kafası polis gibi çalışıyor. Ya da polise iyice teslim olmuşlar.
Bu tedbirler hiçbir işe yaramaz. Bizden söylemesi.
Birinci maddedeki ceza ertelemesinin sırf 6222 sayılı Kanun için kapsam dışı bırakılması ise hukuka aykırı. Bunun için ya 6222’de verilecek cezaları arttıracaksınız (Ki bu da hukuka aykırı ve adil değil) ya da 6222 sayılı Kanun kapsamında üç seneye kadar olan hapis cezaları ertelenmez ve paraya çevrilmez diye bir hüküm getireceksiniz ki bu da Anayasaya ve hukuka aykırı olur.
Ceza ve polisiye tedbirlerden önce yapılacak çok şey var.
Önce hükümet futbol kulüplerinden ve federasyondan elini çeksin. Buralara müdahale etmesin. Hangi iktidar döneminde olursa olsun Başbakan ve Cumhurbaşkanının memleketleri nedense birinci lige çıkıyor. Hükümetin kızdığı şehirler küme düşüyor. Hakemler istediği takımı kazandırıyor. Şike yapıldığı kesin olmasına rağmen hâlâ şike yapanlar cezalandırılmadı. Ceza verilenler de hamamın namusunu kurtarmak babından birkaç kişi. Başbakan her gittiği ilde, o ilin takımının atkısını boynuna takıyor. Futbolcular sahada Rabia işareti yapıyor. Irkçı, gerici futbolcuların ırkçı küfürleri cezasız kalıyor. Hükümete yakın futbolcu ve takım yöneticilerinin ayrıcalıkları var.
Ve spor basını. Tek başına basının uygar bir seviyeye getirilmesi dahi pek çok sorunu çözer. Irkçı, faşist manşetler onlarda. Küfür onlarda. Taraftarı kışkırtmak için tahrik edici, yalan haberler onlarda.
Hakemler ayrı bir sorun. Seksen bin kişinin gördüğünü altı hakem görmüyor. Dördüncü hakemin iki metre önünde Gökhan Töre’nin ayağına basılıyor. Hakem görmüyor. Direk sarı kartlık pozisyon. Biliç hakemi uyarıyor, Biliç’e sarı kart gösteriyorlar. Böyle bir saçmalık olabilir mi? Hakem astığı astık, ali kıran baş kesen midir? Bir önceki Galatasaray derbisinde Burak yalandan kendini yere atıyor, hakem penaltı veriyor. Maçın sonucu değişiyor. Sonra herkes pozisyonun penaltı olmadığını söylüyor. Ama, Beşiktaş kaybettiği puan ile kalıyor. Son derbide bu kez yine Burak koluyla topu önüne indirip Drogba’ya pas veriyor. Yine herkes görüyor. Hakem görmüyor. Beşiktaş yine puan kaybediyor.  Beşiktaş seyircisi niye isyan etmesin? Böyle maç yönetilir mi? Bizim hakemlerin verdiği bir kararı geri aldığını hiç gördünüz mü? Fernandes kart işareti yaptı diye sarı kart veriyorsunuz, Galatasaray’lı Danny yapınca vermiyorsunuz.
Holiganizm, polisiye tedbirlerden önce hükümetin ve basının kendini düzeltmesiyle, futbol sektörünün kendini düzeltmesi ile önlenmeye çalışılmalıdır.
İnsanları sürekli aptal yerine koyamazsınız.
Gezi Parkı direnişinin nedenlerini tartışırken, “İnsanların aptal yerine konması” nın nedenlerden biri olduğu tartışılıyordu. Futbol taraftarlarının isyanının nedenlerinden biri de belki de budur. İnsanlar “Fair play”, temiz oyun seyretmek istiyor. İnsanlar futbol sahalarında centilmenliğe, adalete  hasret kalmış. Takımlarının hakkının teslim edilmesini istiyor. Oynadıkları iddia vb. den hakem ve politik oyunlar nedeniyle para kaybediyorlar. Para verip maça gidiyorlar, sahadaki adaletsizlikleri görünce aşağılandıklarını hissediyorlar.
Böyle bir futbol sistemine göre seyircinin yaptıkları az bile diyesi geliyor insanın.