Yalanlar, savaş ve barış
Fotoğraf: Envato
Savaş davulları çalmaya başladı. İnsanlık akıllı telefon ve İnternet’i keşfedecek kadar ileriye gitti ama savaş davullarının beş bin sene öncekinden bir farkı yok. Eskiden insanlar savaşa nasıl hazırlanıyorsa şimdi de aynı şekilde hazırlanıyor. Yalan haberler yayma, düşmanı şeytanlaştırma, kendi güçlerini abartma ve övme, düşman güçlerini korkak ve alçak gösterme…
Eskiden tellalların, din adamlarının, lonca ustalarının görevini şimdi medya görüyor.
Esad kırmızı çizgiyi aşmış. Kimyasal silah kullanmış. Esad’ın kimyasal silah kullandığını biliyor muyuz? Kanıtı var mı? Adam, Şam’da BM gözlemcileri kimyasal silah izi aramak için beklerken, kimyasal silah kullanır mı? Kullandı diyorlar. Irak’ı işgal etmeden önce de Saddam nükleer silah üretiyor, yakında nükleer bomba yapacak dediler ve Irak’ı işgal ettiler. O zaman, nükleer silah üretme işine inanmayanlar, inanlardan çoktu ama savaş başladıktan sonra nükleer silah falan unutuldu. Amerikalılar on yıl sonra bir film yaptılar ve nükleer silah yalanı filmde mahkum ettiler. Böylece ABD demokrasisi “Demokrasisinin namusunu kurtarmış oldu”. Dünyanın bütün demokratları da rahatladılar. ABD’de kötü adamlar var. Kötülüklerin hepsi bunlar yüzünden yaşanıyor ama sonunda iyiler kazanıyor dediler. Beş yıl sonra Suriye’de kimyasal silahı belki de el Kaidecilerin kullandığı kesinlik kazanacak ama o arada belki de Suriye diye bir şey kalmayacak. Suriye, Irak’tan beter olacak.
Irak’ın işgali sırasında milyonlarca Irak’lı öldü. Hâlâ ölüyor.
ABD ve İngiltere’nin başını çektiği, Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın Ortadoğu’dan katıldığı savaş koalisyonu Suriye’ye saldırırsa, artık Ortadoğu’da insanlar ölmeyecek mi?
O savaş sırasında şimdiki gibi yalan haberlerle, savaşı gerekli ve kaçınılmaz gösteren medya yöneticilerinin vebali yok mu ölümler konusunda?
Daha fazla sömürmek, daha fazla egemen olmak için yürütülen (savaş biçimi de dahil) politikalarda acıma, vicdan, ahlak, empati, dürüstlük gibi insani değerlerin yeri yok. Milyonlarca insanın geri bıraktırılmış ülkelerde açlıktan ve hastalıktan ölmesi, milyonlarcasının savaşlarda yok olup gitmesi şirketlerin ve onların hükümetlerinin politikalarını etkilemiyor.
Savaş davulları çalınmaya başladığında barışın sesi pek duyulmuyor. Barışı savunanlar varlığı kabul edilen, sevilen ama gerçekler dünyasında yeri olmayan melekler muamelesi görüyor. “Ah keşke sizin söylediğiniz gibi yürüse işler, dünya ne güzel olurdu” deniyor onlara.
On sene önce 1 Mart Tezkeresi TBMM tarafından reddedilmişti. Fakat, on sene önce barışın sesi daha gür çıkıyordu. Yine sesimizi gürleştirebiliriz. Biz Türkiyeli barışseverler olarak, Suriye’ye yönelik saldırı ve savaşı önleyemesek dahi, Türkiye’nin bu işe daha fazla bulaşmasını önleyebiliriz. Muhtaç olduğumuz kudret, on yıl önceki deneyimimizi de değerlendirerek barış güçlerini birleştirmek ve sokağa çıkmakla ortaya çıkacaktır. Irak’ta İşgale Hayır Koalisyonu gibi bir barış koalisyonu geç kalmış dahi olsak hemen kurulabilir.
1 Eylül Barış mitingleri milyonların katıldığı mitinglere dönüşebilir. Gezi direnişi sonra milyonları telaffuz etmek daha da mümkün.
- Barış ne zaman gelecek? 16 Nisan 2024 04:47
- Sosyalistlerin seçim çalışması nasıl olmalıdır? 09 Nisan 2024 04:42
- Seçim dersleri 02 Nisan 2024 04:47
- Moskova katliamı 26 Mart 2024 05:38
- Büyük Birader bizi gözetliyor 19 Mart 2024 04:39
- Küçülemeyen devlet 12 Mart 2024 04:52
- Etkisiz hale getirmek 05 Mart 2024 04:48
- Her şey rant için 27 Şubat 2024 08:49
- Hem yasa koyucu hem yürütücü hem de hakim 20 Şubat 2024 04:48
- İşkenceyi ve işkenceciyi aklamak 13 Şubat 2024 04:40
- Böyle demokrasi olmaz 06 Şubat 2024 04:46
- Seçim sonrası için hazırlık 30 Ocak 2024 04:45