15 Ağustos 2013 07:59

Statükocu olan kim?

Statükocu olan kim?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Eğitim Politikaları Araştırma Merkezi”nde görevli Ufuk Coşkun, hükümetin, TMMOB (Türkiye Mimar-Mühendis Odaları Birliğine karşı giriştiği saldırıyı savunurken, “sivil toplum örgütleri” üzerine tartışmayı, ilgi çekiciliğini de düşünerek olmalı, “insan hakları savunuculuğu” ile ilişkilendirerek şöyle yazdı:  “Her şeyden evvel gerek meslek örgütlerin kuruluş amaçları ve gerekse demokrasiye karşı geliştirdikleri tutum ve tavırlar dikkate alındığında bu tür kuruluşların bir “sivil” örgüt olmaktan daha çok statükonun korunmasına hizmet ettiği görülmektedir. Bilindiği gibi meslek örgütleri Tek Parti Dönemi’nin ve 1961 Anayasası’nın getirdiği vesayetçi düzenin ve yönetim yaklaşımının bir uzantısıdır.” Bay Coşkun’a göre,  bu “mesleki örgütler vesayet sistemin korunmasında da öncü roller üstlenmişler”, “askeri darbeler döneminde cuntanın sivil iktidarları devirmek için birer üs olarak kullandığı” mevziler olmuşlardır.
Bay Coşkun, hükümetin; KESK, DİSK, TMMOB gibi “meslek kuruluşları”nı “tokatlaması”nı haklı göstermek için onların yürüttükleri mücadeleyi  “insan haklarına karşı politikalar” kapsamına sokmaya çalışırken, bu sendika ve ‘odalar’ın Haziran direnişinde hükümetle karşı karşıya gelmeleri, “komploculuğun ve darbeciliğin destekçisi olmak” ile özdeşleştirerek, “İnsan haklarının hiçbir gerekçeyle ihlâl edilemeyeceği ve insanların sahip olduğu onurun, inancın, kimliğin, değerlerin ve hayat tarzlarının hiçbir irade, ideoloji ya da otorite tarafından yok sayılamayacağı ve baskı altına alınamayacağı”ndan dem vuruyordu.
“Gariptir” denip geçilecek bir durum değil! Demokratik ve insan hakkı kapsamındaki her tür savunuyu polis vahşeti ile bastırmaya çalışanların safında yer alanların bu tür bir demagoji ile kendilerini demokrasi  yanlısı göstermeleri “tarihin cilvesi” falan değil, düpedüz  insan ve haklarıyla alay etmektir. Pervasızca saldırıları “dil yalanları” ile aklamaya çalışmaktır. Kapitalizmi, onun devlet başta olmak üzere tüm temel kurum ve ilişki biçimlerini savunmayı ölümüne görev edinenlerin “statüko karşıtlığı” arsızca bir yalandan ibarettir. Ama bu bir AKP “klasiği”dir de!
AKP ve destekçi liberallerin bir özelliği de, gerçekleri anlaşılmaz hale getirmeye hizmet eden kara propaganda ile iktidarlarını güçlendirmeye ve yürüttükleri saldırgan, antidemokratik ve zorba politikayı haklı göstermeye çalışmaktır. Ülke yönetimini eline aldıktan itibaren AKP ‘cephesi’nin, yönetici ve “yalakalar” aracılığıyla en fazla spekülasyonunu yaptığı konulardan biri de “statüko yandaşlığı” ve “karşıtlığı”dır. Devlet mekanizmasının dişlilerinde görevli değişiklikleri yapmayı ve tüm temel kurumlarının din istismarcısı neoliberal iş birlikçiler eline geçmesi için baş vurulan tasfiye ve takla atmayı statüko karşıtlığı gösterip hükümetin icraatlarını “demokratikleşme” olarak pazarlamaya devam ediyorlar. Onlara göre, AKP ve hükümetinin politikalarına karşı çıkan herkes “Statükonun ve demokrasiye karşı komplocu siyasetin bir parçasıdır!” Başbakanın başını çektiği bu propaganda hükümetin eteğine tutunan ya da onun tarafından ele geçirilen basın tekellerindeki yazarlar tarafından değil sadece, üst bürokrasideki ve üniversitelerdeki “yuva”larını koruma orduları ve rant getirisiyle takviye eden “muhafazakar”-neoliberal bürokrat ve akademisyenler tarafından da sürdürülüyor.  Uzun yıllardır demokrasi mücadelesi cephesinde yer aldığı bilinen ilerici-demokrat ve sosyalist mimar ve mühendislerin örgütü TMMOB’nin AKP Hükümetinin baskı ve saldırılarına karşı da direndiği için, hükümetçi kara propaganda  karargahı tarafından “totaliter, antidemokratik ve komplocu” olmakla suçlandığı açık olmalıdır.  Kapitalizmin ve sermayenin politik-askeri hakimiyetinin korucubaşları, devrimci muhalefeti de  “statükoculuk” korkuluğuyla susturmaya ve etkisizleştirmeye çalışıyorlar. Ancak bu paslı-kirli propaganda fazlasıyla çürük ve eskimiş durumdadır.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa