18 Mayıs 2011 11:18

Sular kabarırken

Sular kabarırken

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Mısırlılar, Tahrir Meydanı’nı bir kez daha, ancak bu sefer Filistin halkına karşı İsrail ile imzalanmış ihanet anlaşmalarının iptali ve ambargonun kaldırılması talebini de dahil ettikleri yeni taleplerle doldurdular. Golan’da Filistinlilerin direnişi başladı. Suriye’de bir yanda sokak gösterileri ve bu gösterilere polis saldırıları devam ediyor. Diğer yandan, ABD-AB emperyalistleri artık eskimiş “demokrasi” maskeli yaptırım ve müdahale politikalarını giderek yoğunlaştırıyorlar. Libya’ya emperyalist bombardıman sürüyor. İngiliz askeri şefleri bombardımanı yoğunlaştıracaklarını açıkladılar.
Türkiye Kürtleri, hemen tüm kentlerde ayaktalar. Cenazeler on binlerle kaldırılıyor, tüm Kürt topraklarında halkın büyük öfkesiyle neredeyse süreklilik kazanmış eylemler düzenleniyor. Sınır ötesine fiili geçiş yapan halk, evlatlarının cenazesini alarak döndü. İstanbul’da ve Türkiye’nin başkaca kentlerinde ‘paralel’ eylemler gerçekleştirildi. İşçilerin, aydınların ve gençlerin kalabalık kitlelerinin katıldığı protestolarla, Kürtlere karşı baskı, saldırı ve hak tanımama ısrarının son bulması isteniyor. Televizyon ekranlarından ve gazete sayfalarından “Bir ayaklanmaya doğru gidildiği”, “Diyarbakır’ın Tahrir Meydanı’na dönüştürüleceği” açıklamalarıyla saldırıların yoğunlaştırılmasını isteyenler var.
Amerikan askeri ve politik yöneticileriyle Türk hükümeti ve genelkurmayının ‘görüşme trafiği’ hızlandı. ABD Genelkurmay İkinci Başkanı Türk Genelkurmay Başkanıyla görüştü ve hemen akabinde Amerikan Büyükelçisi Ricciordiene Başbakan Erdoğan ile, bir “uçuş öncesi” görüşmesi yaptı. Büyükelçi, “Bölgenin durumu ve gelişmeler üzerine Obama’nın yapacağı açıklamalar öncesi, durumun Erdoğan’a açıklandığını, onun söylediklerinin de Washington’a iletileceği” anlamına gelen açıklamalar yaptı. Bölgenin durumunun görüşüldüğünü, bu arada “Tabii ki terör sorununun da ele alındığını” buna ekledi. Basın yayın organlarında “Obama’nın yapacağı önemli açıklamalar”ın neler getireceği ya da Amerikan politikasının hangi tür “değişiklikler içerdiği” üzerine tartışmalar yapılıyor vb.
Bölgedeki ve Türkiye’nin özellikle Kürt topraklarındaki gelişmeler ile, Türk hükümetinin ABD başta olmak üzere Batılı emperyalistlerle “sıkı işbirliği ve diyaloğu”nun, başlıca iki yönü ya da özelliği öne çıkmıştır. Bölgedeki halk başkaldırıları açıkça ifade edilmiş olsun-olmasın doğrudan ya da nesnel olarak baskıcı-iş birlikçi tüm burjuva yönetimlerin politikalarıyla bir karşıtlık içindedir. Bu karşıtlık, Libya ve Suriye gibi ülkelerde emperyalistlerin fırsattan yararlanan müdahaleleri tarafından gölgelenmesine; Batılı emperyalistler halkların direnişlerini kendi yayılmacı politikalarının araçlarına dönüştürmek istemelerine rağmen devam etmektedir. ABD ve diğer Batılı emperyalist şefler, ayağa kalkmış halkların bu hareketinin birleşik şekilde olmasa bile kendi içinden çıkması kaçınılmaz antiemperyalist akım ve güçlerin önünü de kesmek üzere harekete, “makul taleplerinin gözetilmesi” politikasıyla ivme kaybettirmek, onu giderek etkisizleştirip sistemin kanalları içinde ve yeni iş birlikçi yönetimler altında tutmak istiyorlar. “Demokrasi” ve “özgürlük” maskeli politikalarının ne olduğu Irak’ta, Afganistan’da gizlenemeyecek şekilde açıklık kazandı. Libya’yı demokrasi için değil petrol rezervlerine konmak için bombaladıklarını da artık avanak olmayan herkes anlamış olmalı. On yıllardır diş biledikleri, Suriye yönetimi kendi politikalarıyla uzlaşı gösterdiği oranda onunla sözde iyi ilişkiler içinde oldukları, ancak, özellikle İsrail’in korunup-kollanmasına bağlı olarak İran-Suriye ikilisinin sürekli hedefte tutulduğu da gizli-saklı değil. Şimdi ABD yönetimi Türk hükümetiyle “Suriye’ye karşı yaptırımları” konuşuyor! Türk hükümetinden istenen Türkiye’nin ABD politikalarına piyonluğu nasıl daha iyi ve ileriden sürdüreceğidir. Karşılık ise Türkiye Kürt hareketine karşı iş birliğiyle verilecekmiş!
Türkiye Kürt hareketi çünkü hem ABD’nin politikalarına boyun eğmeyen bir hatta ilerlemektedir hem de, Türk devleti ve hükümeti artık “bir yol ayrımı”yla karşı karşıyadır. Ya Kürtlerin “Bölgesel Özerklik, ana dilde eğitim, siyasal genel af ve Türk-Kürt uluslarının tam hak eşitliğinin anayasal-yasal güvenceye alınması” istemlerini kabul edecek ve iki ulus gönüllülük temelinde birlikte yaşayacaklar ya da yollar tümüyle ayrılacaktır. Kürtler ayaktadır ve bu ayakta oluşun giderek büyüyeceğini görmemek için kör olmak yetmez bön olmak da gerekir, ki başkaları bilinmez ama ne ABD ne de Türk yönetenleri kör ve böndürler.
“Diplomatik-askeri trafik”in içeriğini, bölgedeki ve ülkedeki bu gelişmelere müdahale(ler)in biçim ve kapsamı belirliyor. Saldırıların artması ve müdahalelerin sertleşmesi olasılığı giderek artıyor. İş birlikçi gericiliğin ve onun sırtını dayadığı emperyalistlerin bu müdahale politikalarına karşı, direnmek zorunludur. Türkiye’nin Türk emekçileri, emekçilerin birliği ve kardeşliğinin Kürtlerin taleplerinin kabul edilmesinden geçtiğini bilerek hükümetin izlediği Kürt düşmanı politikalarına karşı mücadeleyi yükseltmenin emperyalist müdahalelere de set çekmek için şart olduğunu görmelidirler.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa