Post modern diktatörlük
Fotoğraf: Envato
Bir general 28 Şubat’ı postmodern darbe olarak tanımlamıştı. Postmodern darbe sürecinde general gazetelere belirli kişileri hedef gösteren haberler yaptırmış ve daha sonra bu kişileri gazetelerden uzaklaştırmış, yandaş medyanın linç ettiği, hedef gösterdiği Akın Birdal’a suikast düzenlenmişti. Yine 28 Şubat günlerinde İslamcı olarak bilinen bazı patronlar hedef gösterilmiş, mallarının boykot edilmesi teşvik edilmiş, bu patronlara bürokrasi ve bankalar tarafından zorluklar çıkarılmıştı. 28 Şubat medyası ve muktedirleri bir iki tarikat şeyhi üzerinden İslamcıları karalama kampanyaları açmışlardı. Şimdi, AKP, 28 Şubatçıların yaptıklarının aynısını rakip bellediklerine yapıyor. AKP’yi eleştiren gazetelerin patronlarını tehdit ve şantajla teslim aldı. Bazılarına ihalelerden pay verdi. Erdoğan ve Hükümetinin uygulamaları aleyhine yazan bütün köşe yazarlarını gazetelerinden uzaklaştırdı. Gezi direnişi sırasında Divan Otel’e bazı göstericiler sığındı diye otelin patronu Koç’ları hedef aldı. Gezi direnişi sırasında ve sonrasında “Camiye ayakkabı ile girdiler”, “Camide içki içtiler”, “Başı kapalı bir kadını dövdüler” gibi aslı astarı olmayan iddiaları başta Başbakan olmak üzere bütün AKP yetkilileri ve yandaş medya “Fadime Şahin” olayı gibi allayıp pullayıp günlerce anons etti. Sanıyorum AKP danışmanları 28 Şubat’ı iyice etüt etmiş ve o süreçte kullanılan bütün yöntemleri bugüne nasıl uyarlarım diye kafa patlatmış. 28 Şubat’ta yargı kullanılıyordu. Şimdikiler de yargıyı kullanıyor. 28 Şubat brifinglerinin yerini şimdi iftar konuşmaları, grup konuşmaları ve havaalanı konuşmaları tutuyor. 28 Şubatçılar da sık sık anket yaptırıp “ Türk halkının en güvendiği kurum ordu ve cumhurbaşkanı” sonucu alıyorlar ve kendilerinin ulusu temsil ettiklerini iddia ediyorlardı. Şimdikiler ise binbir eşitsizlik ve yüzde 10 barajı ile elde ettikleri oyu her şeye kadir olmalarının dayanağı olarak ortaya sürüyor. Fakat, bin yıl sürecek denen 28 Şubat nasıl bir iki sene içinde yerle yeksan olmuşsa, postmodern dikta yönetimleri de aynı akıbete uğrayacaktır. Gezi direnişi AKP iktidarının düşüşe geçtiği noktadır. Bunun farkındalar. Onun için taraftar grupları hükümet aleyhine slogan atacak diye statlarda slogan atmayı dahi yasaklamaya çalışıyorlar. Öğrenciler eylem yapacak diye üniversitelerin açılacağı günleri kabuslar görerek bekliyorlar. Üniversitelere yeniden polis getiriyorlar. Partilerine oy verenleri birer muhbir haline getirmeye çalışıyorlar. Aydınlar ve devrimciler için uyguladıkları McCarty ci yöntemleri, ihbar müessesesini toplumun tümüne yayarak yüzde ellinin diğer yüzde elliyi ihbar etmesini sağlamaya çalışıyorlar. Böylece, herkesin, bir gün tanımadığı birinin kendini ihbar edebileceği ve evinin basılıp gözaltına alınabileceği korkusu ile yaşamasını istiyorlar. 28 Şubat postmodern darbenin yöntemleri postmodern diktatörlük tarafından uygulanıyor. Başbakan kendine diktatör denildiğinde ise kızıyor. “Yüzde elli oy ile iktidara gelen diktatör olur mu ?” diye soruyor. Diktatörün nasıl iktidara geldiği önemli değildir. Nasıl yönettiği önemlidir. Senin yaptıklarının 28 Şubatçıların yaptıklarından ne farkı var? Sen ona yanıt ver.
- Moskova katliamı 26 Mart 2024 05:38
- Büyük Birader bizi gözetliyor 19 Mart 2024 04:39
- Küçülemeyen devlet 12 Mart 2024 04:52
- Etkisiz hale getirmek 05 Mart 2024 04:48
- Her şey rant için 27 Şubat 2024 08:49
- Hem yasa koyucu hem yürütücü hem de hakim 20 Şubat 2024 04:48
- İşkenceyi ve işkenceciyi aklamak 13 Şubat 2024 04:40
- Böyle demokrasi olmaz 06 Şubat 2024 04:46
- Seçim sonrası için hazırlık 30 Ocak 2024 04:45
- Güvenlik Konseyi sorunu çözebilecek mi? 23 Ocak 2024 04:50
- Baroların CMK eylemi 16 Ocak 2024 04:50
- Divan mı mahkeme mi? 09 Ocak 2024 04:27