28 Temmuz 2013 16:51

Kürt Konferansı ve yeni süreç

Kürt Konferansı ve yeni süreç

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Resmi sonuç bildirgesindeki ifadesi ile “Kürt ulusal kongresinin yapılmasına yönelik ilk adım”ı “22 Temmuz 2013 tarihinde Federal Kürdistan Bölge Başkanlığı ofisinde Kürdista’’ın dört parçasından toplam 39 siyasi çevrenin katılımıyla gerçekleştiril”en Kürt konferansı, 21.yüzyılın ilk çeyreğindeki önemli gelişmelerden biri olma özelliği taşıyor. Emperyalist dünya gericiliğine karşı ulusların özgürlüğü ve her bir ulusun kendi kaderini serbestçe tayin sorununa dönüşen ulusal sorun, Kürtler açısından yüzyıla yakın süredir çözümsüzdü. Son on yıllar, çözümsüzlüğü nedeniyle büyük acılara neden olan bu sorunun da önemli unsurlarından birini oluşturduğu gelişmelere sahne oldu. Irak’taki Kürt Konferansı ve yapılacak olan Kongresi’ni hazırlayan koşulların Kürtlere ilişkin olanına bakalım: ABD’nin, Irak’ı işgali, Saddam yönetimini yıkması ve Irak Kürdistanı’nda Federe Kürt Bölgesi’nin oluşması; Türkiye Kürtlerinin çözümü için onlarca yıldır büyük bedeller ödeyerek sürdürdükleri mücadelenin kitleselleşmesiyle inkarcı-imhacı Türk devlet politikasını akamete uğratmaları ve Özal’dan beri “siyasal çözüm” tartışmalarıyla hükümetlerin önüne getirmeleri; Suriye’de, esas olarak Türk hükümeti ve ABD’nin başını çektiği Batılı devletlerin desteğindeki “cihatçı” çeteler eliyle yürütülen savaş koşullarından yararlanan Kürtlerin, Rojava Özerk Bölgesi oluşturmaya yönelmeleri, ve İran Kürtlerinin, Türk-İsrail-Amerikan planlarına karşı bir çizgide devlet ve hükümetle uzlaşmaya yönelmeleri; eskisinden farklı yeni gelişmelerdir. Kürt sorunuyla yüz yüze olan ülkelerdeki bu gelişmeler, bölgede ve uluslararası alandaki güç mücadeleleri, enerji, su kaynakları ve ulaşım hatları ve kanallarının denetimini kapsayan pazar kavgalarının da etkisi altında tüm bu ülkelerde siyasal gündemin önemli bir başlığı’nı oluşturuyor.
“Kürdistan’ın dört parçası”ndaki Kürtlerin, “Kürt Ulusal Kongresi” için ön konferans yapmaları, Kürtler açısından da, bölge açısından da, 20.yüzyılın ilk çeyreğinde oluşan ve yaklaşık bir yüz yıl devam eden bölgesel “statüko” açısından da yeni bir gelişmeye işaret ediyor. Bu durumu, yani Kürtlerin “ulusal birlikte hareketi”ni ve ulusal talepler için baş vurdukları çeşitli mücadele strateji ve taktiklerini “emperyalist santrancın bir parçası” sayanlar az değil. Türk şovenleri ise “ülkenin bölünmesine götürecek süreç” olarak değerlendirip durdurulması için devletin girişimde bulunmasını istiyorlar.
Bölgesel  “eski coğrafya”nın oluşumunun önemli bir etkeni I. ve II. Dünya Savaşları’nı da içeren emperyalist kapitalizm, kapitalizm-sosyalizm mücadelesi ve buna bağlanan çeşitli uluslararası gelişmelerdi. Bugün de, ABD başta olmak üzere Batılı büyük emperyalist güçlerin, Rusya ve Çin’in bölgeye; Ortadoğu, K.Afrika, Orta Asya üzerinde birbirleriyle yürüttükleri etki alanı mücadelesi devam ediyor ve giderek de keskinleşiyor. Kürt sorununun bu rekabet ve etki alanı mücadelesinden etkilenmemesi mümkün değil. Onların her biri ve “ittifak güçleri” şeklinde Kürt “potansiyeli” ve Kürdistan’ın olanaklarını hesaba katmakta, yararlanma taktikleri geliştirmektedirler. Ancak bu “dış etken”i belirleyici sayarak, Kürtlerin-ve esasen tüm halkların- kendi iradelerini; istek ve hakları için mücadelesini küçümsemek, hatta yok saymak, sadece aptallık olmaz; emperyalist oyunlar gerekçesiyle ezilen ulusların kaderlerini belirleme hakkını tanımamaya da işaret eder. Bu şovenizmdir, daha hafifiyle şovenizmden etkilenmedir.
Gerekli olan tarihsel sürece bütünsel bir bakıştır. Kürtler 17.yüzyılda ve 20.yüzyılın ilk çeyreği içinde bölündüler. Nedeni kendileri değildi. Ancak, birbirleriyle kültürel, etnik ilişkileri devam etti. Kürtlerin her bir merkezi ülkedeki varlığı, farklı sosyal-iktisadi ilişkiler ve toplumsal koşullar nedeniyle belirli farklılıklar gösteriyordu. “Bir ulus olarak” hareketin önünde çok sayıda engel vardı: nesnel ve öznel. Her bir ülkedeki Kürtler’in aşiret-feodal yapı koşullarındaki dağınıklıklarının aşılabilmesi için de kapitalist gelişmenin belirli bir düzeyi gerekliydi. Kapitalizm ile birlikte ulusal hareket güç kazandı. Birlikte ve “bir ulus olarak” hareketi engelleyen diğer bir etken Türkiye, İran, Irak-ve daha geriden gelerek Suriye-devlet ve hükümetlerinin, aralarındaki ilişkide “diğerlerinin Kürtleri”ni bir “koz haline getirme” politikası izlerken, kendi ülkelerindeki Kürtlerin taleplerini şiddetle bastırmayı esas almalarıydı. İran ve Irak’ta çeşitli tarihlerde otonom-federal yapılar oluşmasına rağmen resmi politika buydu. Türkiye’de ise, Kürtlerin bütün kalkışmaları şiddetle bastırıldı. Milyonlarla gelişen kitlesel özgürlük ve hak eşitliği mücadelesiyle geri adım attırılana dek Kürtlerin ulusal varlığı  reddedildi, ulusal hakları yok sayıldı. Yüz yıl sonra şimdi, Türkiye, Irak, İran ve Suriye Kürtlerinin bir “ulusal kongre”de bir araya gelip “Kürdistan”ı ve Kürtlerin “kaderi”ni tartışmaları bu bakımdan ‚tarihi bir anlam taşıyor. Emperyalist güçlerin bu durumdan yararlanma olanakları, potansiyelleri, güçleri ve taktikleri var diye, Kürtlerin kendi aralarında-ve kendilerinin geleceklerine dair politikalar belirlemelerine karşı cephe açmak ne bağımsızlıkçı bir tutum olur, ne de sanıldığı üzere demokrat devrimci!
Kürtler, evet, emperyalist stratejilerin oluşturduğu tehlikenin farkında olmalılar. Etki alanı mücadelesinde kullanılan taraf olmama tutumunda ısrar etmeli ve özgürlüğün antiemperyalizmden geçtiğini unutmamalıdırlar. Bu hem Kürtlerin hem de tüm bölge halklarının yararına olacaktır. Kürt işçi ve emekçileri, Kürtlerin gerçek ve devrimci dostlarının her bir ülkedeki ve bölge düzeyindeki halklar olduğunu bilerek, ve Türk, Arap, Fars halklarıyla birlik ve dayanışma içinde iş birlikçi gericiliklere ve emperyalistlere karşı savaşmanın kurtuluşa ve özgürlüğe götürecek tek garantili yol olduğunu akılda tutmalılar. Ancak sorumluluk sadece Kürtlere yıkılamaz. Türk, Arap, Fars ve diğer bölge halkları da, Kürtlerin ulusal haklarının tanınmasının, burjuvazi ve uluslararası emperyalist gericiliğe karşı savaşı kazanmanın koşulu olduğunu asla unutmamalıdırlar. Gericiliğin aleti olmamak ve arada ezilmemek ancak böyle sağlanabilir.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...