28 Temmuz 2013 16:50

Şimdi biz Aysel'e ne diyeceğiz?

Şimdi biz Aysel'e ne diyeceğiz?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Sorularımı, daha çok da merakımı alıp yanına gittiğimde konuşacaklarımızın acıklı bir öyküye dönüşmesinden çok korkuyordum. Ne de olsa bu “yola” bile isteye değil, mutlak bir “zorunluluktan” düşülürdü, öyle belletildik. Evet, hikaye öyleydi nitekim. Zorlu ve korkulu bir çocukluk, kötü bir evlilik, açlık, hayatla baş edebilme gücü tükendiğinde uzandığı elin onu bu “yola” savuracak olan yumruğa dönüşmesi… Son 12 yılın 8 yılı “zorunlu bir kölelikle”, 4 yılı ise “zorunlu bir kendiliğindenlikle” yapılan fahişelik.  Adına Aysel diyeceğim onun isteğiyle, Kayıp Şehir dizisindeki karakterden esinleniyoruz ikimiz de.
Aysel’le, son dönemde kadın hareketi içerisinde kavramsallaşan “seks işçiliği” meselesini tartışmak istiyorum. Onunla tartışmak istiyorum, çünkü Aysel kendi deyimiyle “kitapta okumuş, hayatta yaşamış bir sosyalist”. “Bu bir iş mi?” sorusuna “Sayılır herhalde, bir süre için birilerine para karşılığı bir şey pazarlıyorsun” yanıtını veriyor. “Senin yaptığın da işçilik o zaman?” diyorum, “İşçi dediğin de önce zoraki, sonra da şartlar gereği emeğini satmamış mı tarihte, emeğini pazarlıyor, karşılığını alıyor, ama emeğinden başka satacak bir şeyi olmadığından işçi oluyor” diyor.  “Sen bedenini satıyorsun ama” diyorum. “Zor gelen de o zaten” diyor, “emeğimi sattığımda alan çıkmamıştı”. “İşçiysen eğer, ne üretmiş oluyorsun?” diyorum, “haa”, diyor “artı değer soruyorsun sen. Bir sonraki günün köleliğinden başka ne değer katacak bu iş?”. “Peki sen işçi misin o zaman?” diyorum. “Ürettiğimin bana ne yararı var ki başkasına olsun, değilim herhalde” diyor. Emin değil ama söylediklerinden.
Aslında ürettiğinin bir karşılığı var, ama kimin için, ne için? Hadi çok uzağa gitmeyelim, yakın bir zaman önce Tayland’da bir bakan ekonomik göstergelerin iyiye gittiğini “bizim kızlar bu sene iyi çalıştı” diyerek açıklamıştı, illegal fuhuşun yarattığı 30 milyar doları kastederek. Peki biz şimdi Aysel’e ne diyeceğiz?
1970’lerden beri süren fuhuş/seks işçiliği tartışmalarında iki ayrı uç var: Fuhuşa vurgu yapıp seks işçiliği kavramını kullanmaya tamamen karşı çıkanlarla, liberal bir perspektiften bunu kadının seçimine dayandıran ve hatta özgürleştirici bulanlar. Bu iki grup arasında pozisyon alan bir sürü farklı duruş var. Bu farklı duruşlarda ideolojik bir farklılık söz konusu esas olarak. Bu bir işse, çalışan işçiyse, bir sektöre dönmüşse, her anlamda sömürünün dibi varsa, sömürünün devamlılığında devletin mekanizmaları en erkek biçimleriyle karşımıza çıkıyorsa, üstüne bir de fuhuş “toplum için gerekli bir kurum” olarak tanımlanıyorsa; işçilik, seks gibi ifadelerde meseleyi yumuşatan, nedenleri karşılıksız bırakan, sürgitliğine boyun eğen politik bir körlük oluşmuyor mu? Daha da önemlisi kadınların bedenlerini satarak yaşamlarını devam ettirmek zorunda kalmaları ataerkiyle iç içe geçmiş kapitalizmle açıklanıyorsa, bunun adını seks işçiliği koymak, meseleyi bir tür rızaya dayandırmıyor mu? E hani kadınlar üzerindeki tahakkümün içselleştirilmiş yanlarının da dönüştürülmesi gerekiyordu?
Seks işçiliği kavramında ısrar etmenin kısa dönemde önemli olduğunu, çünkü bu kavram sayesinde hayat kadınlarının içinde bulundukları sorunları özellikle yasal haklar, yani çalışma, güvenlik, sosyal güvence ve sağlık koşulları çerçevesinde dile getirip siyasi mücadele verebildiklerini söyleyenler; peki bu bahsettiğimiz haklara “esastan” sahip çıkmak, bu kadınların hayatını daha çok güvenceye almaz mı?
Ha bu arada, Aysel’le muhabbeti nereye bağladık diye sorarsanız… Biz bu tartışmaya daha devam edeceğiz.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...