15 Temmuz 2013 09:55

Bakan'ın bardağı

Bakan'ın bardağı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bir bakıyorsunuz Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın “takipçisi olacağız” dediği tecavüz ve cinsel istismar davalarında, bakanlığın avukatlarının bir kere bile davaya uğramadığı haberleri…

Bir bakıyorsunuz AKP’li bir vekilin dilinde yine bir “bacak arası” sendromu, doyamadılar bacak arası siyasetine…
Bir bakıyorsunuz AKP’li Belediye Başkanı’nın oğlunun küçük bir kız çocuğunu istismar etmekten yargılandığı davadan çıkan beraat kararı…

Bir bakıyorsunuz resmi rakamlar açıklanıyor,  o çok övündükleri ve kadınlara hediye olarak sundukları Ailenin Korunması  Yasası’ndan bir halt çıkmamış, yasanın yürürlüğe girdiği Mart 2012 tarihinden sonraki bir yıl içinde işlenen aile içi şiddet kaynaklı cinayet sayısı bir önceki yıla göre yüzde 14.2 artmış, bir yılda yaklaşık 40 bin kadın aile içi şiddete uğramış, ve şiddete uğrayan kadınların yalnızca 3 bini destek talebinde bulunmuş.

Ve Ailenin Bakanı Fatma Şahin olaylar ortaya çıkınca kendisine yöneltilen soruları pek bir darılmış ifadeyle şöyle yanıtlayıveriyor: “Bardağa boş tarafından bakmayın. Bu toplumu bu şekilde yönlendirmeyin, Allah Aşkına her tarafa bakmayı öğrenin. Kendimizin ne yaptığını biliyoruz ve daha ne yapmamız gerektiğini de biliyoruz”.

Şiddetin kadınların gündelik yaşam “ritüeli” haline gelmesinden kendine sadece bir dargınlık payı çıkaran devletin söylediğini yapıp, evlerden kafamızı çıkarıp sokaklara, meydanlara  baktığımızda ne görüyoruz acaba?  Ne gördüğümüzü kadınlar anlatıyor:

“İstanbul’da 31 Mayıs’ta gözaltına alınan 7 kadın, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde tamamen soyularak tümüyle hukuksuz ve keyfi bir “ince” aramaya tabi tutuldu. Ankara’da Eylem K., Akrep’e bindirilirken ve araç içinde üç saat boyunca keyfi olarak bekletilirken yaşadığı cinsel saldırıyı cesaretle herkesle paylaştı. Kızılay’daki eylemde gözaltına alınan D.E. uğradığı tacizi bir gazeteciye anlatırken, “Kadın ve erkeğe yönelik şiddetin birbirinden farklı olduğunu, kadınların hem dayak hem de taciz ile çift taraflı saldırıya uğradığını ve şiddet üstü şiddet gördüklerini,” söyledi, işittiği “hakaretleri” şöyle sıraladı: “orospu, terörist, kahpe, vatan haini…” Ve bir sürü sözlü tecavüz tehdidi. ETHA  muhabiri Arzu Demir ile Haber Müdürü Derya Okatan 18 Haziran günü ajanslarının ve evlerinin basılması sırasında polisin çıplak arama dayatmasına maruz kaldıklarını anlattılar. Ve Mücella Yapıcı’nın Taksim Dayanışması yargılanırken aslında yargılanması gerekenin ne olduğunu açıklığıyla ortaya koyduğu sözleri…”

Kadınlar bunları korkmadan anlatırken bugüne kadar devlet tarafından yapılan tek resmi açıklamada ise  Ankara Emniyet Müdürlüğü hiçbir soruşturma, incelemeden söz etmeden taciz iddialarını dayanaksızca reddetti Yaşattıkları şiddetten değil, kadınların “kanuna aykırı” eylem yaptığından bahsetti.

Uluslararası sözleşmelerden söz etmeyi çok seven Ailenin Bakanı Şahin’e hatırlatalım, birçok sözleşme ve rapor, gözaltında ve cezaevinde yaşanan her türlü cinsel saldırıyı işkence olarak tanımlar. Bu sözleşmelerde hükümetler, sözlü veya fiziksel cinsel tacizi önlemek ve cezalandırmakla yükümlü kılınmışlardır. Bunlardan haberdar olduğunuz kesin. Buna rağmen gözaltında cinsel taciz ve cinsel saldırının bu kadar standart ve sistematik olması bizi ikna etmiştir: Cinsel taciz devlet eliyle bilinçli olarak kullanılan bir işkence yöntemidir. Aksini kanıtlayabilecek tek girişim, taciz suçlarında sorumluluğu olan emniyet mensuplarının yargılanması ve polis teşkilatı içinde konuyla ilgili kapsamlı bir soruşturma başlatılması olacak.

Amma velakin,  biz  sizi biliyoruz sayın Bakan, o yüzden diyoruz ki  ortada dolacak bir bardak falan yok, biz bu işkencelerden geçerken kırıldı, parçaları da etimizde duruyor.
 

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...