08 Temmuz 2013 12:09

Öp Judy'nin elini!

Öp Judy'nin elini!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İngiltere medyasında Andy Murray’nin kazandığında “Britanyalı”, kaybettiğinde “İskoç” olarak anılması, geçerliliğini kısmen yitirmiş bir eleştiri. En azından Andy Murray, son 3 sezonda grand slam istikrarını artırdığından bu yana kimse Murray’nin Britanyalılığından şüphe duymuyor!
Pazar günü Wimbledon Merkez Kortu’nun çimlerinde gelen tarihi şampiyonluksa bu tartışmayı sonsuza dek tarihin tozlu sayfalarına kaldırdı. Andy Murray, dünya 1 numarası rakibi Sırp Novak Djokovic’i 6-4, 7-5 ve 6-4’le yenerek kariyerinin 2. grand slam şampiyonluğuna erişti.
Britanyalılar, 77 yıldır Wimbledon’da bir ev sahibi “centilmen”in korttan zaferle ayrılamamasının gerekçesini “Fred Perry laneti” adı altında cinlere, perilere yüklüyordu.
Bu başarısızlığın gerçek nedeniniyse turnuva öncesi yaptığı bir açıklamada Andy Murray’nin annesi, aynı zamanda bir tenis koçu olan Judy Murray vermişti.Murray, Britanya’da kamunun kullanımına açık kort sayısının azlığını hatırlatmış ve bu durumun tenisi elitist ve orta sınıf kıldığını dile getirmişti.
Kuşkusuz Britanya tenisi bugüne kadar 1930’lara damga vuran raketlerden Fred Perry’nin hayaletinin arkasına sığınacağına Judy Murray’nin tavsiyelerini dinlese 77 yıl boyunca bir beyaz ayakkabılı aristokrat beklemek zorunda kalmazdı.
Ama nerdeee...
İngiltere’de “halkı spora teşvik edecek” denilen Londra 2012 Olimpiyatları öncesi hükümete bağlı Sport England, Lawn Tennis Association’ın bütçesini yüzde 25 düşürmüştü. Bu, Judy Murray’nin “halkın kullanımına açık ücretsiz kortların sayısının artırılması” önerisini hayata geçirebilecek olan tek kurumun mali kaynaklarına önemli bir darbe anlamına geliyordu.(Bu asıl Olimpiyat ruhu denen hikayenin sporla hiçbir alakası olmadığını kanıtlıyordu ya neyse)
Judy Murray’nin Tennis for Free organizasyonunun açıkladığı verilere göre Britanya’da toplam 2594 kamuya açık, ücretsiz tenis kortu var. Murray, Britanya FED Cup takımı kaptanlığına getirildiği sırada ne kadar az kadının tenis oynadığına şahit olduğunu ve özellikle “kenar mahalle”lerde bu eksikliğin çok daha gözle görünür olduğunu söylemişti. Kadınlar tenisinin son 15 yılına Los Angeles’taki kamu kortları Compound’da yetişen Venus ve Serena Williams kardeşlerin damga vurduğunu düşündüğümüzde Murray’nin haklılığı biraz daha ortaya çıkıyor
Elbette burada asıl kaygının “ulusal gururu şişirecek şampiyonlar yetiştirmek”ten çok daha fazlası olması gerekir. Bırakalım Türkiye’yi, eskinin refah toplumlarında dahi, neoliberal saldırının etkileri emekçilerin kendilerine ayırmaları gereken, “boş zaman”ı fazlasıyla etkiledi. Buna bir de emekçi mahallelerinde spora erişimin(kortlar, sahalar vb.) zorluğu eklenince sporla amatör olarak ilgilenmek dahi Judy Murray’nin dediği gibi “elitist ve orta sınıf” bir ayrıcalığa dönüşmeye başladı.
Dünya işçi sınıfı “8 saat iş, 8 uyku, 8 saat canımız ne isterse” mevzisinden “12 saat iş, 2 saat ulaşım, 6 saat uyku, 4 saat boş zaman”a gerilemiş durumda. Bizden çalınanı geri alabilmek için hem hakkımız olan boş zamanı hem de ücretsiz spor yapabileceğimiz tesisleri talep etmeliyiz.
Britanya’ya dönersek. Onların yapması gereken önce Andy Murray’i yetiştirdiği için Judy Murray’yi tebrik etmek sonra da onun tavsiyelerini dinlemek.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...