03 Temmuz 2013 04:50

Kardeştir dünyanın bütün isyanları

Kardeştir dünyanın bütün isyanları

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Tahrir’in, Sintagma’nın, Gezi’nin, Tottenham’ın, Burgiba Caddesi’nin, İnci Meydanı’nın, Sao Paolo’nun, Plaza Del Mayo’nun; Akdeniz’in kuzeyinin ve güneyinin, okyanus ötesindeki gençliğin bir derdi var, anlamıyor musunuz? Kimisi on sentlik otobüs zammı için, kimisi üç-beş ağaç için, kimisi çalınan devrimi geri almak için, kimisi iki katına çıkan okul harçlarını protesto etmek için sokağa çıktı. Sorsanız bizimkilerin “mesele üç beş ağaç değil” demeleri gibi; Sao Paolo’dakiler mesele iki sentlik otobüs zammı değildi diyecek. İngiltere ve Arjantin’dekiler “Anlamadın mı mesele sadece harçlar değil” diye tweet atacaklar. Sonra dünyayı sallamaya devam edecekler keyifle. Dünya gençliği ana babalarınınkine bile benzemeyen bir gelecekle tehdit ediliyor çünkü; ana babalarını da alıp meydanlara iniyorlar o yüzden.
Her biri kendi meydanından başka meydanlara bakıyor bu kesin. Türkiye’nin Haziran direnişçileri Mısır’da ne olup bittiğini anlamak için Tahrir’in ilk gecesini nasıl televizyon, bilgisayar ve telefon başında geçirmişse, Yoğurtçu Parkı’nda nasıl Brezilya bayrağı salınmışsa, dünyanın meydanlarının yeni sahipleri de Gezi direnişini okuyor, izliyor. Direnenler birbirlerini hiç tanımasalar da direniş kardeşliğinin dili sınırları ortadan kaldırıyor, bütün dilleri anlaşılır kılıyor. İskenderiye’de bir iş makinesi kaçırılıp eylem aracı haline getirildiğinde, Gezi direnişinde o makineyle Toma kovalayan Çarşı’nın yalnızca ulusal değil uluslararası bir simge haline geldiğini anlıyor ve seviniyor Türkiye gençliği.
Gezi direnişi bütün ezilenlerin horlananların birbirini anladığı, aralarına devletin çizdiği kırmızı sınırları aşıp birbirine dokunabildiği tarihsel bir andır. Orada “Biz yıllardır Kürtlerle ilgili haberleri bu medyadan izledik ve inandık, büyük hata yapmışız”, “Bugüne kadar Kürtlere beslediğim hislerden dolayı kendimden utanıyorum”, “Doğu’da polise taş atanlara çok kızardım, şimdi onları anlıyorum”, “Bize Taksim’de bunu yapan polis kim bilir Kürtlere neler yapmıştır”, “Artık Uludere’yi, Uğur Kaymaz’ı da dert ediyorum…”  içtenliği yeşerdi. Lice’de bir Kürt gencinin öldürüldüğü gün Yoğurtçu’dan, Abbasağa’dan sokaklara dökülenler, ertesi gün Taksim’i ve İstiklal Caddesi’ni hıncahınç dolduranlar bir sonraki gün de LGBT’nin gökkuşağı bayrağı altında yürümüşlerse; herkes kendi flamasını bir yana bırakıp bir diğerinin bayrağı altında sadece halk olmuşsa; Brezilya’nın favelalarından, Londra’nın gettolarından, Atina’nın varoşlarından yola çıkanlarla da buluşacaklardır kaçınılmaz olarak.
En küreselci olanlar, en “Ulus devlet miadını doldurdu” diye mesnetsiz nutuklar atanlar milliyetçilerin “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” mottosunda buluşup bu halk olma becerisinde, bu kardeşleşme halinde, sadece ve sadece, dış ve iç mihrakların sivil darbe provasını okumaya devam ederken dünya meydanları demokrasi diye çağlık atmaya devam ediyor. Ve böylece “Her şey aşıldı” küreselcilerinin, halkı, karşısında şaşkın ve yordamsız bırakmaya çalıştığı neoliberal iktisadın ve politikanın bütün saldırılarına karşı; ama üç beş ağaç için ama on sentlik zam için ama okul harçları için artık korunaklı olmayan evlerinden ve yalnızlıklarından çıkıp çoğalıyorlar. Küre meydanlarında çatlıyor; bize kürenin hali diye yutturulan şey çöküyor, paradigma yıkılıyor.
Beraberlikte özgürlük var. Beraberlikte polisten kaçarken el ele tutuşan Türk ve Kürt bayraklılarının ortak geleceği; Sintagma ile Tahrir’in birbirine gönderdiği selam var. Ne demişti Brezilyalı gençler “Aşk bitti burası Türkiye.”
Hareketin en büyük erdemi eskiyi yıkmaktaki kararlılığı, kusuru ise yeninin ne olacağı konusundaki belirsizlik… Ama böyle böyle kuruluyor yarın.
Geleceğe atılan tweetler biriktiriyor elbette; konuştukça ve direndikçe söz şekilleniyor… Dünya da.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...