27 Haziran 2013 12:17

Halkı hafife alma

Halkı hafife alma

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Doğal gaz şirketi çalışanının işi kasaba kasaba dolaşmaktır. Amaç, arazilerinin kullanma hakkını satmaları için çiftlik sahiplerini ikna etmektir. Köylülere pek de alışık olmadıkları paralar teklif ettikçe işi zaten zor olmaz. Bir lise öğretmeninin muhalefetiyle başlayan tartışma, gazcının kafasını karıştırır, kendi memleketini hatırlamasına sebep olur. Nihayetinde o da ücretli bir çalışan olduğunu fark eder.
İşin ucunda büyük kârlar varsa, kimse “masum çevrecileri” bağrına basmıyor, malum. Kayıp Umutlar bu yüzden hem tanıdık, hem özgün bir film. Karakterin dönüşümü üstüne kurulu çevre koruma hikayelerine birçok seyirci yabancı olmayabilir. Asıl hayattan bilinir bizde, doğaya zarar vermeyi ve halkı kandırmayı iş edinen, kah enerji, kah maden kovalayan şirketler. Ekonominin kötü, geleceğin belirsiz olmasının altının sıkça çizilmesi boşa değil, umuda yer açmak gerek.
Kahraman Satıcı Steve’in çok yetenekli bir ikna görevlisi olduğunu girişte öğreniyoruz. Belki de bu son gittiği orta Amerika kasabası son küçük işi olacak, büyük şehirlere terfi edecektir. Yetenekten kasıt, birkaç dönüm topraktan başka bir şeyi olmayan çiftçi ailelerine, topraklarını gaz şirketine kiralamak için umut vermek ve kısa sürede bütün arazilerini çöpe çevirenlerin işini kolaylaştırmaktan başkası değil, bu arada. Eskiye düşkün bir adam olması, dedesinin botlarını giymeyi sevmesi bu işi başarıyla yapmasını engellemiyor. Yetenekli satıcı olmak demek, insanlarla sıcak ilişki kurmak demek zaten. Bol bol tekrarladığı gibi, o da benzer bir küçük kasabada yetişmiş olduğundan çabuk uyum sağlıyor. Fakat son gittikleri kasaba biraz çetin ceviz çıkıp da, bir çevreci örgüt temsilcisi insanlarla konuşmaya başlayınca, Steve’in yeteneğini her zamankinden biraz daha fazla konuşturması gerekiyor. İşte, filmin dönmeye başladığı yer burası, bekleneceği gibi. Beklenmeyen ise, şirketin ondan bile sakladığı birtakım oyunlar çevirmesinin ortaya çıkmasından sonra geliyor.
Büyük laflar etmek isteyen filmlerin büyük şovlarla seyirci karşısına çıkması bir alışkanlık sayılabilir. Ama zaten Gus Van Sant gibi küçük insani ayrıntıların peşindeki bir yönetmen ile Can Dostum filmiyle aranan bir oyuncu olmanın kapılarını açtığı Matt Damon’ın samimiyetiyle bu kez işler başka.
Her şeyin para olmadığı fikri, birkaç satır diyalogla da anlatılabilirdi; filmse daha çok karakterlere eğilerek, bunu söylememeyi, göstermeyi seçiyor. Git gide uzaması ve takibi güçleşmesinin çaresi, sonlara doğru yaptığı sürprizlerde. Buradaki numara, bütün işinin aslında gerçeği ters yüz etmek olduğunu geç fark eden bir genç adamla ilgili. Kasabanın lisesinin fen bilgisi öğretmeninin dediği gibi, “Para genellikle yanlış kararlara yol açar”. Doğal gaz çıkarmak için arazilere verecekleri zararı gizlemekle kalmıyor sadece, bu işin onların yararına olduğuna da halkı ikna ediyor. En azından buna kendi de inanırken.
Kayıp Umutlar, haziran öncesi ruh halinden çıkacak bir başlık aslında. Orijinal adı, vaat edilmiş topraklar göndermesi yaparken, film bir tartışma ve gerçeğin ortaya çıkışını konu alırken kayıptan söz etmek, eskidendi. Artık biliyoruz, ceplerini şişirmeye doyamayanlar, kimsenin aklına gelmeyecek yalanlar söyleyecek kadar pişkin olabilir ama her zaman işler onların planladığı gibi gitmez. Filmde dedikleri gibi, “Halkı hafife almamalı”.

Kayıp Umutlar
Orijinal adı: Promised Land
Yönetmen: Gus Van Sant
Oyuncular: Matt Damon, John Krasinski, Frances McDormand, Rosemarie
Dewitt

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...