Vesayete mi, milli iradeye mi saygı?
Fotoğraf: Envato
Yaklaşık on yıldır ‘vesayetten’ söz ediyoruz.
AK Parti vesayeti atanmışların (özellikle TSK) seçilmişler (Parlamento-hükümet) üzerindeki her alanda belirleyiciliği olarak tanımladı, öyle kabul etti ve ettirmeye çalıştı; bunda da başarılı oldu ve son anayasa değişiklikleri ile bu şekilde tanımladığı vesayeti önemli ölçüde geriletti. Ancak soru şu: Vesayetin siyasi içeriği iktidarın tanımladığı gibi midir?
Vesayet halkın kendi kaderiyle ilgili konularda söz ve karar sahibi olamadığı; yaşamın her alanında, özellikle siyasi yaşamda var olabilmenin güvencelerini oluşturan hakların tanınmadığı, sınırlandırıldığı ya da bu hakları kullanmanın engellendiği bir devlet biçimini ve işleyişini anlatır. Yani, bizleri ilgilendiren vesayet, halk üzerinde kurulmuş vesayettir: Bizler, bizler için en iyi, en doğru, en yararlı, en gerekli olanın ne olduğuna atanmışların mı yoksa seçilmişlerin mi karar vermesi gerektiğini tartışmıyoruz; bizleri ‘vasimizin’ kimin olacağı konusu ilgilendirmiyor; bizler ‘vasimiz’ olmasına karşıyız, vesayete karşıyız.
Göz ardı edilmemesi gereken, var olan devlet biçiminin ve işleyişinin halk üzerinde vesayeti hedeflemiş, kurgulamış olmasıdır.
Anayasanın başlangıç bölümü devlet yapılanması içinde yaşayan, ideolojik içeriği resmen belirlenmiş ilkeler temelinde (Atatürk milliyetçiliği, Türkçülük, milli dayanışmacılık, bölünmezlik, laiklik) bir toplum tasarımı kurgulamış ve o toplumu oluşturan bireylerin ancak bu tasarım içinde kalarak düşündükleri ve davrandıkları oranda huzurlu bir yaşam sürdürme hakları olduğunu belirtmiştir: Devlet biçimi olarak despotik bir siyasi örgütlenme; gelişmeye ve ilerlemeye kapalı, resmi belirleme ve yönlendirmelerle ‘milli irade’ oluşturduğu varsayılan, devletle bütünlüğü ve devlet örgütlenmesiyle uyumsuzluğu sorgulanamaz ve tartışılamaz bir despotik toplum yapılanması; kendi kaderini bizzat tayin edebilme yetisi güdükleştirilmiş, kendi kaderini bizzat tayin edebilmesi için gerekli hakları talep edebilme olanağı yasaklarla olabildiğince sınırlandırılmış, mücadele araçları olan özgürlükleri her an patlamaya hazır mayın tuzaklarıyla çevrili ‘serbestlik alanına’ gizlenmiş bir birey.
Anayasanın başlangıç bölümündeki devlet-toplum-birey belirlemesi ve bu kurgunun işlerliği ve işlevselliği Anayasanın birinci maddesinden başlayarak son maddesine kadar ayrıntılı düzenlenmiş, güvence altına alınmıştır.
Bu yapı değiştirilmedikçe devlet biçimi olarak demokrasi kurulamaz. Despotizm yıkılmadıkça vesayet olduğu gibi kalır; vasi değişir.
İktidar vesayeti kurgulayan ve üreten despotik devlet biçimine karşı çıkanların önüne ‘milli iradeye saygı’ mitingleriyle dikildi. Belli bir konuda (seçimlerde) belli bir anda (2011’de) beliren çoğunluk (yüzde 50) tercihini (AK Parti) ‘millileştirerek’ ‘milli iradeyi’ bizler için en iyi, en doğru en yararlı, en gerekli olanı oylamayla belirleyen sorgulanamaz, eleştirilemez tek karar organına dönüştürdü.
Milli irade uyduruk bir kavramdır. Ancak bu kavramın siyaset alanında tüm uydurukluğuna rağmen kullanılması despotizmin de ötesine geçen ideolojik bir tercihi belirtir.
Yanılmıyorsam milli irade ifadesi yakın tarihimizde 1950 öncesinde halk üzerindeki vesayeti meşrulaştırma vasıtası olarak kullanılırdı; ‘milli şefi’ (İnönü) üretti ve 1950 sonrası siyasetin söyleminden kalktı.
Şimdiki iktidar seçimlerde ortaya çıkan çoğunluk tercihini yeniden millileştiriyor, herkesin, hepimizin ‘milli iradesine’ dönüştürüyor.
Ve halk üzerinde vesayet kuran despotik devlet biçimine ve bu devletin sürdürülmesine karşı çıkan; üzerimizde, atanmış ya da seçilmiş kim olursa olsun ‘vasi’ istemeyen bizlerin önüne tercihlerini millileştirdiğini ilan ettiği ve ‘Yoksa yine atanmışlar vasiniz olur’ diye korkuttuğu insanları dikiyor.
‘Milli iradeye saygı’ adı altında bizlerden istenen ‘Halk üzerindeki vesayet sistemine’ ve bu sistemin gereği vesayeti kullanan bir ‘vasiye’ saygı göstermemiz, yani boyun eğmemizdir.
Halk üzerinde vesayet sisteminin sürdürülmesine, seçilerek ya da atanarak ‘vasimizin’ belirlenmesine, karşımıza tercihleri millileştirilmiş milyonlar da çıkarılsa saygı duymayacağım.
- Yücel Sayman'ın eşinden veda notu 17 Aralık 2021 04:40
- Taburcu olmak/tezkere bırakmak 30 Ekim 2021 23:16
- YAE atışması üzerine 17 Ekim 2021 00:14
- Gülünç bile olmayan bilinçli davranışlar 12 Eylül 2021 00:12
- Makul ve makbul olmayan dilin yakın tarih serüveni 05 Eylül 2021 00:12
- Yıllara meydan okuyan kitap 22 Ağustos 2021 00:13
- Güvenlik/Özgürlük: Son aşamalara doğru 08 Ağustos 2021 00:12
- Sınırları aşan kitlesel hareketlilik 01 Ağustos 2021 00:12
- Yansımalar 27 Haziran 2021 00:30
- Yeşiller Partisi 13 Haziran 2021 00:15
- Yetilerimi kamulaştırmışlar!.. 06 Haziran 2021 00:50
- Şaşırtabildiklerimizden misiniz?.. 09 Mayıs 2021 00:02