20 Haziran 2013 09:22

Sessiz şahit dalgalara karşı

Sessiz şahit dalgalara karşı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Özcan Alper’in Sonbahar’ında Yusuf, Karadeniz’in dalgalı bir gününde iskelenin ucuna kadar yürür. Deniz iskeleyi yıkacak gibi dev dalgalar savururken Yusuf, “duran adam” misali, hareketsiz izler. Ölüm orucuna girip sağlığı bozulduğundan cezaevinden çıkan genç devrimcinin içinde kopar asıl dalgalar. Verdiği hızlı mücadele ile memleketinde hayatın değişmeyen temposu arasındaki çelişkiyle, erken yaşta ölümü beklemenin öfkesiyle, yönetmenin alıntısıyla “sabırsızlık zamanının çocukları”ndan olmakla büyür. Yusuf yüreğinden kopan çığlıkları, Karadeniz’de boğar. Onlarca metrelik dev dalgalara karşı sakince duruyor gibi görünmesi bundandır. İçinde ne dalgaların kıyıya vurduğunu düşündürür, duruşuyla.

38 Şahit’in geçtiği Fransız okyanus şehri Le Havre da benzer dalgaların bol bulunduğu bir limana sahip. Ama o limandakilerin derdi daha başka. Olan biten, mahallede bir kadının öldürülmesiyle başlıyor. Apartmanın önünde olmuş her şey. Gören oldu mu diye araştıran polise, önce kimsenin bir şey görmediği söyleniyor. Saldırı dakikalarca sürmüş, kadın bıçaklanmış, sokak ortasında tecavüze uğramış, çığlıklar art arda gelmiş, nasılsa duyan yok. Derken, o sırada yurt dışında olan bir kadınla bir gazeteci, yavaş yavaş çevreye sormaya başlayınca, dayanamayıp “Ben duyduydum da söylememiştim” itiraflarıyla karşılaşıyor. Sonuçta anlaşılıyor ki, 38 kişi, bir şekilde cinayete tanık olmuş ve hiçbiri, değil araya girmek, polise bile haber vermemiş. Şahitlerin gerçek ortaya çıktıktan sonra yaşadıkları utancı okyanusun dalgalarına gömmeye çalışmaları, nafile.

Başta, soruyu her duyan “Görmedim” diyor, “Bilmiyorum”. “Nasıl olur” diyeni de teselli ediyorlar utanmadan, “Geçti” diye. Ama görmüşler işte, bir noktada saklanamaz hale geliyor. Görüp sessiz kalmışlar. Kapılarını kapamışlar. Kendilerine bulaşmasın istemişler. Filmin eksiği, şahitlerin kendilerine bile itiraf edemedikleri şehadetleriyle daha da saldırganlaştıklarını, sessizleştiklerini, içlerine kapandıklarını ancak satır aralarında vererek geçiştirmesi. Bir kahraman gazeteci ve vicdanlı bir komşunun arayışına odaklanıyor. Bu nedenle seyirciye gösterdiği, dünya mirası listesindeki şehrin beton sokaklarından dalgalı limanına çıkıp durmak üstüne daha çok. 38 şahidin nasıl saiklerle hareket ettiğini derinlemesine işlemek yerine, “Bu ortaya çıkarsa el alem ne der” kısmına odaklanıyor.

ON YILDA 38 MİLYON ŞAHİT Mİ?

Öykü, 1960’larda Amerika’da yaşanmış ve sosyal psikoloji alanında epey teoriye ilham vermiş bir olaya dayanıyor. Ders kitaplarında geçtiğinde Batı’nın ne kadar vurdumduymaz olduğuna, bizde olsa başka türlü yaşanacağına dair esprilerin konusu olmuş olabilir. Ama isteyenin kulak tıkayabileceği, görmek isteyen birçoğu içinse gözler önünde, sokak ortasında yaşanan polis vahşeti ve cinayetleri, akla başka şeyler getiriyor.

Verdikleri rakama bakılırsa, demek ki, bütün mücadeleleri on yılda, 38 milyon şahit yaratmakmış, her yaştan. Olmadı ama, halkı görmeyen, duymayan bir zanlının şahitliğini yapacak o kadar kişi bulunamıyor. O meşhur yüzde elli içinde sokağa çıkarak ya da çıkmayarak saldırgana tepki duyanlar olduğu malum. Gerçeğin saklı tutulmamak huyu, sosyal medya devrinde pek bir atak. Ne yazık ki, medyanın, iktidarın karartma operasyonuyla yaşananların aslından haberdar olmayan, yani şahit de olmayanların çokluğu da ortada. Alınan dört canı, polis saldırganlığını, eylemlerin haklılığını görmeyip, kırılan birkaç camı, olmayan dış mihrakları gören şahitler sessizlik duvarları örüyor. Ve bir parkta başlayan hareket dalga dalga yayılıyor. Yusuf’un durup izlediği dalgaların büyüyüşü bu, sessizliği de yıkmaz mı?


38 Şahit
Orijinal adı:
38 Temoins
Yönetmen:
 Lucas Belvaux
Oyuncular:
Yvan Attal, Sophie Quinton, Nicole Garcia

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...