13 Haziran 2013 11:20

Orantısız sanat

Orantısız sanat

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Dünyanın piyanoyla kurulan ilk barikatının öyküsü böyle. Oysa bir gün önce meydana ve parka büyük bir saldırı gerçekleşmiş, park darmadağın edilmiş ama hayatı yeniden kurmuş, bir de “24 saatte bitecek” lafları edilmeye başlamıştı. Polisler, oldukça kalabalık gruplar halinde meydanın iki yanında bekliyordu. Aslında gündüz gerginlik büyüktü, herkes hayatının gazını yemeye hazırlanıyordu. Saatler ilerledikçe coşku ve neşe yeniden hakim oldu, piyano da bunun simgesiydi. Necati Şaşmaz’ın “Sanırım bize nazar değdi” açıklaması o sırada başladı. Piyano dinleyenler ne şanslıymış, açıklamayı izleyenler, Taksim Taksim olalı, böyle eziyet görmedi diye düşünmeden kendini alamadı. Cümleler bitmiyor, hiçbir şey anlaşılamıyor, oyuncunun “acil değil, çabuk çabuk” kelimeleri arayışı her dinleyene acı veriyordu. Direnişçilerin haftalardır başa çıkılamayan mizahı, sosyal medyayı bu “orantısız basın açıklaması”na karşı “direntürkçe” mesajlarıyla doldurdu. Şaşmaz’ın çırpınışını, Hasan Kaçan’ın Başbakandan başka kimseyi inandıramadığı “Gitmedim ama park idrar kokuyor” iddiasını, meydandan gelen “Müzikle sanatla kazanacağız” sloganları bastırdı.
Haftalardır süren direniş, kendi sanatını, kendi sanatçısını yaratmaya, büyütmeye devam ediyor. Yaşanan yaratıcılık patlamasına herkes tanık, birbirine duvar yazılarını gösterip gülen polisler dahil. Onlarca beste yapıldı, direnişte ve her yerde günlerdir dinlemeye doyulamıyor. Sergiye gelen Güney Afrikalı Sanatçı Geers, kendini Gezi’ye atmış, “En büyük bienal Gezi’de” diye dolanıyor. Ama kaldırıldı o barikatlar, her biri birer sanat eseriydi. Yollardaki rengarenk graffitiler, pembeye, yeşile boyanan iş makineleri, on günlüğüne Taksim’i koca bir açık hava müzesine çevirmişti. Anonim, kolektif bir direniş eserleri sergisi geziyordunuz her adımda. Polisin meydana girişiyle, ancak parkın içinde, kısmen yaşayan unsurlar kalabildi. Gezide nöbet tutan oyuncular, sanatçılar, çadırlara sığmıyor.
Ama yaratıcılık sadece orada patlamamış. Başbakanın olan biteni sanatçılarla konuşuyormuş gibi yapmak için, parka hiç gitmeyen iki kişiyle, bir mizahçıyla, yıllardır aynı “Türk Rambosu”nu oynayan bir oyuncuyla görüşmesi de büyük yaratıcılık. Topçu Kışlası’na halkı ikna etmek için uydurdukları şehir müzesi, bir başkası. AKM yerine yapılmasından söz edilen opera binası öyle, hani, “baroksa barok”. Sanatla ilgili halka önerebildikleri, AVM planlarını meşru gösterecek gösterişli inşaatlarla, halkı tanımakla alakası olmayan yakın arkadaşlarından oluşan sanatçı çevresi. AKP’nin sanatta geldiği nokta da bir başka marjinal.
Meydana düzenledikleri salı günkü saldırı sırasında, parkı tarumar ederken yıkılanlar arasında kütüphane de vardı. TOMA’nın suyuyla ıslanan kitaplardan kurtarabildiklerini sabah saatlerinde dizerken, su çekilmişti ama kütüphane çalışanlarının gözleri dolu doluydu. Bu sırada ellerinde Yaşar Kemal’in “Zulmün Artsın” kitabını tutan bir grup geldi, yeniden toparlanmaya çalışılan kütüphaneye bağışladı. Biraz sonra, aşağıya bir cip yanaştı, yardımlar için hemen zincir oluşturulması çağrısı yapıldı. Cipin içindeki malzemeler revire ve yemekhaneye taşınırken, sürücüsü dışarı çıktı, oyuncu Bergüzar Korel. Alkışlanmaya başlayınca rica etti, yüzündeki hüzünle park sakinlerini selamladı.
Bu da bir orantısız sanat hikayesi. Necati Şaşmaz’ın dediği gibi, “İnanıyorum ki biz de doğru anlamaya doğru dinlemeye başlayacağız.”

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...