'Karanlık güçler' veya 4-5 P'ler kim?
3 Haziran. Nâzım ustanın ölüm yıl dönümü. “İvan İvanoviç var mıydı, yok muydu?” ustanın 1955’de yazdığı, iyi bir memur olan Petrov’un yönetime geçince “İvan İvanoviç”e dönüşüp kökleri olan Petrov’u yok edişini anlatıyordu. 1957’de Moskova’da Satir (Yergi) Tiyatrosunda ilk sergilenmesinden sonra “Parti çevrelerinin kötü niyetli karikatürünü” açığa vuruyor diye bir daha gösterime sokulmadı.
“Gezi Parkı devede kulak, yaptıklarınız insanı ve doğayı yok sayıyor, beni yok sayıyorsunuz” diyen halkın tepkisine karşı, Mehmet Metiner “Karanlık bir güç düğmeye bastı” diye reaksiyon göstermiş. Metiner’in kafası, totaliterleşen iktidarların kafası halkı göremiyor, iktidar körleştiriyor.
Totaliter sistemlerin dört özelliği çok belirleyicidir. Paranın, partinin, propagandanın (eğitimin, medyanın ele geçirilmesinin), polisin, paramiliterin gücü… Hepsi birleşir, artık ayağının ucunu göremeyecek bir totaliterliğe ve baskıcılığa dönüşür.
“Karanlık güçler”, Sayın Metiner, din bezirganlarının da imanı ahlakı vicdanı bırakıp peşine takılıp gittiği en başta “Dini rengi olmayan” paranın gücüdür. Onu en iyi AKP’liler tanımış olmalı. Bizatihi temsil ettiğiniz partiler de, kanal kanal dolaşıp kibirlenen böbürlenen önünde eğildiğiniz kişiler de (Şeyh uçmaz, mürit uçurur), sağa sola kendinize göre attığınız fırçalar da “küresel sermayenin” işine geldiği sürece din imandır, parti propagandadır, işine yaramazsa tuvalet deliğidir.
Banka-medya patronlarına yurttaşın gösterdiği “Kaç paraysa verelim” tepkisinin AKP, Gül, Erdoğan, Metiner için bir karşılığı olmadığını düşünmek, büyük bir naiflik olur. Bu çember, sizlerin çok iyi bildiği “kazan kazan” yani birilerinin ürettiğine el koyma sürecidir, adı kârdır, rantdır, politikacıya düşeni nemadır. Geniş kitlelere de dişlileri döndürdüğü sürece, makinenin başında durabileceği kadarı verilir.
Nicel birikimlerin nitel dönüşümlere yol açması ise tarihin cilvesidir. Bunun zamanlaması akli bir öngörü olmaktan çok toplumsal işler. Onun için de tam olarak kestirilemez, emarelerine bakıp bazı çıkarımlarda bulunulabilir.
Nicel birikimlerin nitel birikimlere dönüşmesi, tümden kontrol de edilemez. Eğer öyle olsaydı, ana akım bazı salakların kapıldığı gibi “tarihin sonuna” (mutlak total iktidara) ulaşılmış olurdu. Saat durursa, o saate “bozuk” diyorlar. Tuvalet deliğine tıkmasalar da antikede kalıyor. Bazen de tozlu raflarda kendisine gıpta ile bakıldığı günlere yanıyordur. “Bu duruma bizi hangi karanlık güçler düşürdü” diye, bazılarının kafası hiç basmıyordur. Ne yazık ki iktidar sarhoşluğu uyandığında hangi delikten çıkacağını bilemediği bir duruma düşürüyor insanı.
Hasan Hüseyin “Kör olasın demiyorum/ Kör olma da gör beni” diyordu. Bu nedenle “Tayyip istifa” sloganlarına katılmıyorum. Dileğim o ki en azından 3-4 yıl daha billur şekilde hükmetmeye (hükümette kalmaya) devam etmeniz. İktisadi krizlerin de din iman meselesi olmadığını, sermayeye dayalı iktidarların paranın pulun oyuncağı olduğunu tüm toplumun görmesi, o umut dolu çocuklarımızın “büyük/lenen Er/Doğan veya Metin/Er’lerin seviyesinin ne olduğunu, karanlık güçlerin kimler olduğunu billur bir şekilde görmesidir.
“Kaç paraysa verelim”. İnsanlar yıllardır bir yandan aslında kendilerinin “dilenci” durumuna düşürülmesiyle, bir yandan da AKP üzerinden paranın iktidarıyla, yarı farkında yarı spontane yüzleşiyor. Benim gördüğüm arkasında AVM’lerden, TOKİ’lerden, Galataporttan, derelerin yok edilmesinden, YÖK’üne, THY Grevine kadar on binlerce formda yeniden ortaya çıkabilir de çok net bir şey söylüyorlar: HER ŞEY DE SATILIK DEĞİL BE BAŞBAKAN, HER ŞEY DE SATILIK DEĞİLDİR METİNER. PARAYA OYA DÖNÜŞTÜRDÜĞÜNÜZ DİN DE VİCDANLARI SATIN ALAMAZ GÜL, GÜLEN VE DAHA NİCELERİ. NE PARA NE DİN TÜM İNSANLIĞI SATIN ALAMAZ.
Sokaklar dolusu insan. Hepsi satılık değil. Halk “Bizi çok da küçülttünüz, zaman zaman beş paralık ettiniz, neredeyse donumuza kadar satılık gördünüz, yetti gayri, her şey de para değil” diyor.
Evrensel'i Takip Et