06 Haziran 2013 11:28

Sık bakalım

Sık bakalım

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yıkılmayan Adam filminde Cüneyt Arkın’ın sahneye çıkışı ardından tırıs tırıs kaçan kibirli çete, “Gene geleceğiz” der. Yıkılmayan Adam güler, “Tankla, topla falan beklerim. Uçakla, ağır sanayi hamlenizle falan.”
İki ağacı sökemeyen adam “Taksim’e cami yaparım” diye efeleniyor. Yasakladıkları alana girenler, buna gülmesin de ne yapsın. Gülerek bekliyorlar.
Taraftarlardan yayılıp bütün Gezi Parkı’nı, oradan memleketi inletmeye başlatan slogan, “Biber gazı sık bakalım” diyor. Gazdan korkmuyor, gazla dağılmıyor bu kalabalıklar, bunu önce söylemeye, sonra da hayata geçirmeye başladığımız görüldü. Kurşun sıkıp, üstüne araba sürüp, yakın mesafeden gaz kapsülü atıp, eyleme katılanların canına kastediyorlar, bazen iyice abartıp. Ölülerimiz oldu diye kavgayı bırakmak da ne, öfkeyi büyütüyorlar. Abdullah’a, Mehmet’e sözümüz var bir de.
Her şey “sık bakalım”la başlamadı mı zaten, biber gazından çok önce? Sıkarak, kemer sıkarak, canımızı sıkarak, yalanlar sıkarak, kurşunlar sıkarak meseleyi buraya getirdiklerini görmek zor değil herhalde. Sıktılar, bırakmadılar, patladı. Hâlâ sıkmaya devam ediyor. “İçki içen herkes alkolik” diyor, “Evlerinde zorla tuttuğumuz yüzde 50 var” diyor. Yerine bıraktığı polisin kendini savunduğunu sıkıyor. Parkta gülecek malzeme bulamıyor değil insanlar, sadece duvar yazıları mizahçıları çoktan geride bıraktı. Gene de bunların her sıktığı vazgeçilmez kahkaha kaynağı. Hani, evde zorla tuttuğundan arta kalanlar için, kendi hesabıyla. Onu da zorla tutuyordu evinde, gördük patlayınca ne olduğunu. En yakınındakiler, yalaka gazeteciler bile, korka korka “Acaba ona anlatmıyorlar mı”, “Ay yoksa şey mi yapsak” diye kıvranıp durmuyor mu kaç gündür? İç savaşla tehdit edecek kadar gözü dönmüş olabilir ama salıversin küçük enişteyi. Kendine oy verenleri, zulme karşı ayağa kalkmış bir halka “oturun” demek için mi sokağa çağıracakmış? Uzaktan bakan da sadece eylemcileri anlamamış sanır, o kimseyi anlamamış. Sık bakalım.
Başkentin göbeğinde koltuk değnekli abiden köşe bucak kaçan tank gibi TOMA’yı tutsun da önce. Ağır sanayi hamlesinden bahsetmeden.
En çok seven çıkmış demiş ki, “Yedirmeyiz”. Yiyen kim ki zaten? Hangi lafına inanan varmış, anca sıkıyor. “Çapulcu” diye itelediği insanlara cevap yetiştirmeye çalıştı günlerce, beceremedi, gitti, kıta değiştirdi, vekil bıraktı. Orada yemeğe çağırdığı halkın temsilcileri de “Biz halka zulmedenleri iyi tanırız, onların davetine gitmeyiz” dedi. Yemezler, merak etmesin. Ama bu lafta doğru anlaşılan bir şey var, bu halk aç. Demokrasiye aç, özgürlüğe aç, huzura, rahatça nefes almaya aç. Tok açın halinden anlamadı hâlâ, onu anlatmaya uğraşıyor.
Taksim’de günlerdir polis yok ve ne kavga, hırsızlık, taciz yaşandı, ne çukura düşen oldu. Meydan eylemciler eliyle hiç olmadığı kadar temiz. Kim yiyecek artık o yalanlarını, en güvenlisi sıfır polismiş. Yiyecekler, içecekler paylaşılıyor, yardımlaşmaktan kimse yorulmuyor. Kandil etkinliği yapılıyor, Taksim dışındaki saldırılar konuşuluyor, “Diren Rize, diren Ankara” sloganları atılıyor. Halkın evde zorla oturmayan kısmı tarihi günler yaşadığını biliyor ve buna kulağını tıkayanlar kadar, herkesi bundan habersiz bırakanlara da öfkeli. Medyayı gazetecilik yapmaya zorluyor, parkı penguenlerle dolduruyor. Öğreniyor. Yeni bir hayat kurmak birlikte piknik yapmak demek değil, öyle gösterenleri kimse yemiyor. Gezi Parkı’ndan da, önceki gün Kızılay’da halay çeken insanlara yapılan saldırıdan da biliniyor. Öğreniyor. Provokasyonu boşa çıkarmayı da, gözünü kulağını başka şehirlerdeki kardeşlerine dikmeyi de, kulağını tıkayan herkese sesini duyurmayı da.
Herkes uykusuz, yorgun, gazdan bitkin ama burada yüzü onun son görüntüsü kadar beyaz, gözleri o kadar şiş bir kişi bile yok. “Gene geleceğiz” diye efelenenlerin gözüne sokuluyor, bu hayat onlara itaat etmekten ibaret değil. Kimisi utangaçça anladığını belli ediyor ama herkes en anlamayanının dönmesini bekliyor. Çok üstünmüş, çok doğruymuş, çok umursamıyormuş, çok delikanlıymış gibi davranmayı sürdürecek mi, merak ediyor.
Sloganın devamı, polisi kaskını, yer yer maskesini çıkarmaya çağırıyor, soruyor; delikanlı kim bakalım? Bu kararlılığa delikanlılık taslamak, medya yalakasına, emir erine fırça atmaya benzemez. Sıkış bakalım.
 

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...