01 Haziran 2013 17:06

Çözüm süreci

Çözüm süreci

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Akil insanlardan’ (Tanımı beğenmesem, benimsemesem de) biri olduğum günden başlayarak Evrensel’deki yazılarıma ara vermenin doğru olacağını düşündüm. Özellikle halkın tüm kesimlerinin katılarak sürece ilişkin düşüncelerini, kaygılarını, kuşkularını, belki de önerilerini dile getirebileceği toplantılar sona ermeden gözlemlerimin belli varsayımlara ulaşabilmeye elverişli bir zemin oluşturamayacağı inancıyla böyle  bir karar verdim.
İki ay boyunca Marmara Bölgesi’nde yaklaşık altı bin kişinin katıldığı ve isteyenin söz alarak özgürce konuştuğu altmış toplantı düzenlendi. Bu toplantı süreçlerine ilişkin gözlemlerimi, konuşulanları, dile getirilen kaygı, kuşku ve tereddütleri; çözüm sürecine desteğin kapsamını, içeriğini bundan sonraki yazılarımda ayrıntılı aktarmaya çalışacağım.
Bu yazıda iki değerlendirmeyle yetinmek istiyorum. Birinci değerlendirmem, sürece karşı çıkanların ve kamuoyuna ‘protesto’ olarak sunulan değişik siyasi görüşlerin birleştikleri temel kalkış noktasına ilişkin olacak: “Terör örgütü ile devletin (iktidarın) görüşmesi, çözüm adı altında pazarlık etmesi asla kabul edilemez. Suç işleyen, eline silah alan kim varsa teslim olmaya zorlanmalı, teslim alınmalı, olmazsa Türkiye’de ya da yurt dışında (Kandil’de) imha edilmelidir.” Halkın büyük çoğunluğu ise bu anlayışı benimsemiyor; görüşmeler ve sonuçları hakkında şeffaflık bulunmaması, hükümete veya örgüte güven duyulmaması ve çözümüm kendilerine dayatılacak sonuçlarına karşı kaygı, kuşku ve tereddüt duyulmasına karşın görüşmelere karşı çıkmıyor.
İkinci değerlendirmem sürece destek verenlere ilişkin gözlemim olacak. Öncelikle, tüm toplantılarda toplantı mekanları doluydu, herkes saatler süren toplantıların sonuna kadar kaldı, konuştu, konuşan başkalarını ilgiyle ve anlamaya çalışarak dinledi. Bence halk kendisini ilgilendiren böylesine belirleyici bir süreçte seyirci olmaktan çıkıyor ve etkin, karar verici bir konumu benimseyerek düşündüğünü giderek yükselen bir sesle duyurmak istiyor. Ama en önemli olanı, halk içindeki değişik kesimler ilk kez bir araya geldikleri toplantılarda kendi görüşlerinin tam karşıtını dile getiren görüşlerle karşılaştığında kendi düşüncelerini sorgulayarak, birlikte yaşamayı gerçekleştirebilecek ortak zemini bulmaya çalışıyor. Çözüm sürecinin başlattığı en değerli kazanım, halkın ilk kez kendi arasında çözüme uzlaşmada ortak zemini yakalayabilme iradesine ve kararlılığına sahip olduğunu göstermesi. Demokrasinin temelleri atılıyor dersem, çok da abartmış olmam diye düşünüyorum.
Toplantılarda sıkça çözüm sürecinin kesilip kesilmeyeceğine ilişkin sorular gündeme getirildi, nelerin süreci engelleyebileceği değerlendirildi.
Ve akil insanlar olarak işlevimizin sona erdiği gün Taksim Gezi Parkı’yla simgeleşen olaylar başladı. Görevinin bir gösteriyi, yani özgürlüğü güvence altına almak olması gereken güvenlik güçleri gösteriyi, yani özgürlüğü vahşet düzeyinde engellemeye, boğmaya başladı.
İşte çözüm sürecine vurulan en büyük darbelerden biri bu olaydır. Halkın seyirci olmaktan çıkıp sahnede kararlı biçimde yer almaya başladığı; halkın çeşitli kesimlerinin birlikte, özgürce yaşayabilmenin ortak zeminini oluşturma iradesiyle ve heyecanla bir araya gelme sürecinin başladığı anda uygulanan vahşet!
İstenmeyen halkın seyirci olmaktan çıkması, çözüm sürecinden birlikte, özgürce yaşamanın ortak zeminini oluşturma iradesine ve kararlılığına ulaşabilmesi olasılığıdır. Bu olasılık onun gerçekleşmesini istemeyenler için yakın tehlikedir.
Ve tehlikeye karşı vahşetin dişleri gösterildi.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...