24 Mayıs 2013 10:42

Kredi notu artışının düşündürdükleri

Kredi notu artışının düşündürdükleri

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye’nin kredi notunun yatırım yapılabilir seviyenin altında tutulması hükümetin başlıca rahatsızlıklarından biriydi uzunca bir zamandır. Hatta bir süre önce hükümet kendi kredi derecelendirme kuruluşunu kurabileceğine dair ilginç bir açıklama dahi yapmıştı. Geçtiğimiz aylarda Fitch tarafından yapılan not artırımı piyasalarda bir kıpırdanma yarattıysa da büyük fonların yatırım değerlendirmeleri açısından ikinci bir kuruluşun daha notunu revize etmesi önem taşımaktaydı. Nihayet Erdoğan’ın Washington ziyaretinin hemen sonrasında çok beklenen ikinci not artırımı da geldi ve Türkiye’nin kredi notu Moody’s tarafından yatırım yapılabilir seviyeye çekildi. Böylece ekonomik performansına sermaye çevreleri tarafından övgüler yağdırılan AKP Hükümeti muradına erdi. Dünyanın en büyük 17. ekonomisi  Namibya, Kosta Rika, Kolombiya, İzlanda, Romanya gibi yatırım yapılabilir ülkeler mertebesine yükselmiş oldu.
Aslına bakılırsa Moodys’in kararı pek sürpriz olmadı. Erdoğan’ın ABD seyahati sonrasında not artırımının gerçekleşebileceği söylentisi bir süredir piyasalarda dolaşmaktaydı. Bu beklenti kararın öncesinde fiyatlandı ve İMKB 100 endeksini 90 bin seviyesinin üstüne taşıdı. Karar sonrasında ise beklentilerin tersine özellikle banka hisselerine dönük sert bir satış yaşandı. Döviz cephesinde de, Merkez Bankasının faiz indirimi sonrasında yukarı yönlü hareketlenen dolar not artırımı sonrasında da yön değiştirmedi, aksine yaşanan kâr realizasyonu sonrasında 1.85 seviyesine tırmandı.
Not artırımının zamanlaması kadar büyük sermaye çevreleri tarafından önceden öngörülerek fiyatlanması da üzerinde durulması gereken detaylar. Beraberinde kaçınılmaz olarak şu sorular akla geliyor:
Bu not artırımının Erdoğan-Obama görüşmesinin hemen ardından gelmesi yalnızca bir tesadüf müydü? Bu konuda Türkiye’ye daha önce bir vaatte bulunulmuş muydu ve karşılığında nasıl bir taviz alındı?
Unutulmamalı ki Fitch’in yaptığı not artırımının da aslında not teyidi yapılmak üzereyken ABD’nin müdahalesiyle gerçekleştiği konuşulmaktaydı.
Dahası büyük fonlar tarafından önceden bilindiği anlaşılan bu karar nasıl ve kim tarafından bu çevrelere sızdırıldı? Borsanın son yükseliş sürecinde hisse toplayan ve kararın hemen sonrasında kâr realizasyonuna giden fonların kimlikleri bu konuda ipuçları verecektir.
Küresel ekonomiye baktığımızda Avrupa ekonomisinde durgunluk sürerken ABD ekonomisinin yavaş da olsa bir toparlanma sürecine girdiği görülüyor. Bu açıdan en önemli sinyal işsizlik oranının yüzde 7.5 seviyelerine gerilemiş olması. Bu oran kriz öncesinde işsizliğin yüzde 5 seviyesinde olduğu ABD ekonomisinde krizin halen tümüyle sona ermediğini göstermekle birlikte, 2010 yılındaki yüzde 10 seviyesine göre belirgin bir toparlanmaya işaret ediyor.
Bu göstergeler doğrultusunda FED içerisinde çatlak sesler artıyor. Varlık alımlarının kademeli olarak düşürülmesi ve parasal genişleme sürecinin sonlandırılması konusundaki beklentiler güçleniyor. Bu durum uzunca bir süredir sözünü ettiğimiz bol likidite, ucuz dolar, düşük faiz döneminin de sonuna gelmekte olduğumuzu gösteriyor. Sürecin özellikle FED tarafından kontrollü bir şekilde yönetilememesi, doların diğer yabancı para birimleri karşısında sert bir şekilde değer kazanmasına yol açabilir. Böylesi bir durumda özel sektör kaynaklı dış borç stoku Türkiye ekonomisi açısından büyük problem yaratacaktır.
Küresel sıcak para hareketlerinin yön değiştirmekte olduğu bir süreçte gerçekleşen not artışı ABD’nin Ortadoğu’yu yeniden yapılandırma sürecinde ağzımıza çalınan bir parmak baldan çok fazla bir anlam ifade etmiyor.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...