12 Mayıs 2013 11:27

Savaş sözümüzü ağzımıza tıkmasın

Savaş sözümüzü ağzımıza tıkmasın

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Reyhanlı’daki patlamanın yıkıntılarının arasında bir kadının ellerini isyanla göğe açtığı görüntüler gelmeye başladığında HDK Kadın Meclisi’nin konferansındaydık. Tam da savaşın ağır yaralarının kadınların hayatında hâlâ nasıl kanıyor olduğunun konuşulduğu, 4 aydır cenazelerin gelmemesinin kanayan yaralara nasıl pansuman olduğunun anlatıldığı zamanda… Çatışmalara son verilmesinin ve Kürt sorununda siyasi çözüm sürecinin kadınların barış mücadelesi ve cinsiyetçiliğe karşı mücadelesini daha görünür kılacağı umudunu paylaşırken... Tam da kalıcı barışın en önemli koşullarından birinin de cinsiyet eşitliğinin gerçekleştirilmesi olduğunun konuşulduğu sırada… Tam da bu sürecin gerçek bir çözümü doğurması için kadına yönelik her türlü şiddetin sona erdirilmesi, savaş sürecinde kadınlara karşı işlenen suçların, zorunlu göçün yarattığı maddi ve manevi kayıpların tazmin edilmesi gerektiği ifade edildiği sırada… Onlarca ölü, onlarca yaralı, Suriyeli mültecilere saldırı, devletlilerin açıklamaları ve kim ne olduğunu bilemesin diye yayın yasağı haberleri geldi.
Savaş zaten böyle bir şey,  sözünü kurmadan lafı ağzına tıkar. Sen gerçek barışın zeminini tarif ederken seni kana, gözyaşına, isyana boğar, yeni bir toplumsal sözleşmenin çerçevesini tartışırken seni en gerisine mahkûm eder.
Tam da bu nedenle eşitsizlik, adaletsizlik, yok etme politikaları olmasın demek için yüzünü yalnızca memleket sathına dönemiyorsun. Barış için aşamalar kaydedilirken bölgede, dünyada neler olup bitiyor, bu yaşananlar kurulan barış hayallerini nasıl bozguna uğratabilir diye düşünmek zorunda kalıyorsun.
Hükümet, hem sermayenin Osmanlıcı yayılma hevesleriyle ve hem de Rojava’da ortaya çıkan demokratik özerk Kürt yönetimini tehdit sayarak Suriye’ye askeri müdahaleyi içeren emperyalist savaşın destekçiliğini yapıyor. Bölgedeki her adımıyla Ortadoğu’yu dinsel ve etnik kanlı çatışmaların bataklığına daha fazla çekiyor. HDK Kadın Meclisi bileşeni kadınlar bir yandan barışın tarafı, müzakerelerin muhatabı olmayı önüne hedef koyarken bir yandan da emperyalist yayılmacılığa ve bölge devletlerinin gerici, baskıcı, cinsiyetçi, katliamcı politikalarına karşı halkların eşitlik ve özgürlük talepleriyle ve her şeyden önce tüm Ortadoğulu kadınlarla dayanışma içinde olmanın yollarını yaratmak istiyor.
Dünya deneyimlerinde de böyle. Barış umudunun filizlendiği dönemlerde egemenler kendi projelerinin dayanaklarını oluşturmaya çalışırken, kadınlar hangi topraklar üzerinde hangi araçlarla egemenlik kurulacağından daha çok savaşın açtığı yaraların tamiratı ve gündelik yaşamın nasıl ezilenlere yer açacak şekilde kolaylaştırılacağı ile ilgilenmiş. Bu tabi ki “dünya egemenleri nerede ne planlıyor umurumuzda değil” anlamına gelmiyor. Barış için bir araya gelen kadınlar yaptıkları çalışmalarda bir yandan bu süreci farklı kesimlerden kadınlarla nasıl buluşturacaklarını tartışırken bir yandan da daha da genişleyerek, egemenlerin bölge ve dünya paylaşımı projelerinin önüne nasıl geçeceklerini planlıyor.
Savaş sözü mesnetsiz bırakır, kanla lekeler, gözyaşıyla sular, kapalı kapılar ardındaki egemenlik planlarından halkların ve kadınların payına acı ve korku düşmesine neden olur. Kadınlar bunu biliyor, yaşıyor. Tam da bu nedenle devletliler en yetkili ağızdan “benzer saldırılar gerçekleşebilir” derken sormalı: Nereden biliyorsun? Ne umuyorsun? Kendi planları sorgusuz sualsiz hayata geçsin diye benzer saldırılardan medet umanlar karşısında kadınlar, gelecekleri ve umutları bu planlara kurban gitmesin diye söz söylemeli evet, ama daha da önemlisi bu sözü her yerde örgütlemeli. Çünkü sadece kalabalıkların örgütlü sözü ağza tıkılamaz.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...