05 Mayıs 2013 11:02

Kalıcı barış kadınsız olmaz

Kalıcı barış kadınsız olmaz

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Gündem, “barış”ın etrafında çizili bir dairenin içinde değişiyor sürekli. Barış İçin Kadın Girişimi ise bu fasit dairenin çapını genişletmek için çok aydınlatıcı tartışmalar sürdürüyor. Kiminin barış, kiminin ise çözüm süreci olarak adlandırdığı bu süreçte meselenin hayali masalara sıkıştırılamayacak denli toplum dokusuna yayıldığını gören kadınlar, bugün karşı karşıya olduğumuz sorunun memleketin yeniden inşası olduğunu ortaya koyuyor. “Nasıl barış, nasıl çözüm” sorusunun “nasıl bir toplum, nasıl bir gelecek” sorusuyla ilişkili olduğunu en ilerden görenin kadınlar olması şaşırtıcı değil; savaşla daha da derinleşen toplumsal sorunların en ağır yükünü taşıyanlar biz kadınlarız çünkü. Ama sadece bununla sınırlı değil. Kadınların katılımı aynı zamanda, çözüm sürecinin “kalıcı barışa” dönüşmesinin de garantisi. Bu, bir formalite değil, barışın inşasının hangi saiklerle gerçekleşeceğinin de temel göstergelerinden biri.  
Egemenler kendi “çözüm”lerine yaklaşırken, kalıcı barış için gerçek çözümün sağlanması ancak toplumsal mücadele alanlarının gündemlerini ve taleplerini olmazsa olmazlar olarak masaya taşıyan kadınların varlığı ile garanti altına alınabiliyor, ezilenlerin sorunlarının anlaşma masalarında doğrudan görüşme konusu olması sağlanabiliyor. Kadınların barışın tesisinde yer almaları anlaşmaların niteliğini değiştiriyor. Sadece egemenlerin elinde yürüyen ve sırra, spekülasyona, bölgesel stratejik planlara ve hayallere sıkışan bir çözümün toplumsal sorunların çözümüne anahtar olma gibi bir işlevi yok. Kadınların dışlandığı çözüm süreçleri, savaşın yarattığı toplumsal kayıpları yeterince görmüyor. Bu da toplumda ihanete uğramışlık, beklentilerin boşa çıkması, baskılanma hissi oluşmasına neden oluyor.
Dünyada 1990-2012 arasında 102 barış süreci yürütüldü, 585 anlaşma imzalandı. Kadınlar yalnızca yüzde 8 oranında bu süreçlere aktif olarak katılabildiler. Yok sayılmaya karşı yürüttükleri mücadelelerle 90’lı yıllardan 2000’li yıllara kadar olan süreçte uluslararası arenada yasal düzenlemeler yaptırarak varlıklarını garanti altına aldırdılar. BM Güvenlik Konseyi’nin kadınların barışın tesisine dair tüm süreçlerde yer alması gerekliliğini ortaya koyan 1325 No’lu kararı bugün Türkiye’de yürüyen süreç açısından da önemli. Çünkü, Türkiye bu kararın altına imza atmış durumda. Ancak bir kararın altına imza atarken onu uygulamasını gerektiren başka kararlara şerh koyma mantığı burada da geçerli. İmza var, ama uygulama keyfiyete kalmış durumda. Kadınlar ise sürece katılım için bununla sınırlı kalmayan bir mücadele alanı örüyor dünya örneklerinden de öğrenerek. Resmi görüşme süreçlerine dahil oldukları, resmi süreçlerin dışında kendi görüşme ve müzakere süreçlerini ördükleri ya da her ikisini birden yaptıkları önemli somut deneyimleri var. Kuzey İrlanda’da taraflar masayı devirir, çatışma yeniden gündeme gelirken kadınlar kalıcı barışın inşasının önemini tartışmaya ve örgütlemeye devam etti. Taraflar yeniden görüşmeye başladığında ihtiyaç duyulan toplumsal mutabakatın ve yasal çalışmanın garantisi olacak çalışmaları çoktan yapmışlardı. Yine tarafların heyetler için belirlediği adaylar arasında kadınlar olmaması üzerine bir araya gelerek Kuzey İrlanda Kadın Koalisyonu’nu kurdular ve partileştiler. Parti, aldığı oylar sayesinde 10 kişilik barış kurulu içine bir kadını sokmayı başardı.
Yani kadınların bu sürece aktif katılımı ne sadece kadınların sorunu, ne de sadece “kadınların taleplerinin gündeme gelmesi” sorunu... Kadınların barış sürecindeki varlıkları çok boyutlu tartışmayı hak ediyor. Haftaya devam edeceğiz.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...