05 Mayıs 2011 14:05

Seçim ve sendikacılar

Seçim ve sendikacılar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Seçime beş haftadan biraz fazla bir zaman kaldı. Her meslekten, her kesimden az çok bir kitlenin sözlerine önem verdiği kişiler konuşuyor, seçim hakkında düşüncelerini söylüyor, “şu parti iyidir, ona oy verin; ötekiler iyi değil desteklemeyin...” gibi açıklamalar yapıyorlar. Sıradan, herhangi bir toplumsal sorumluluk taşımayan kişiler de konuşuyor. Kahveler, dernekler, çay bahçeleri, cami önleri, devlet daireleri, işletmeler... “seçim meydanı” gibi; bazen bir aday geliyor konuşuyor, çoğu zaman da vatandaş birbiriyle tartışıyor; kimi oy vereceği partiyi, adayı övüyor, ötekini yeriyor; kimi herkesi dinleyip bir karar vermeye çalışıyor.
Onca güç ve itibar erozyonuna uğramış olmalarına karşın toplumun en önemli, en kitlesel örgütleri olmaya devam eden sendikaların ve sendikacıların bu sıcak tartışmaların dışında kalmaya devam etmeleri ise anlaşılamıyor. Bütün sendikacılar böyle, seçimler konusunda pek bir etkinlik göstermiyorlar dersek “haksızlık” etmiş oluruz. Hak-İş, Memur-Sen gibi hükümete yakınlığı ile bilinen sendikaların yöneticilerinin, sendikalarının adını resmiyette öne çıkamasalar da çoğunun militanca çalıştığını herkes biliyor. Yine CHP ve MHP’ye yakın sendikacıların da çeşitli biçimlerde seçim faaliyetlerine katıldığı da çeşitli bölgelerden gelen haberlerde yer alıyor. Ama düzen partilerine karşı olduklarını, genel olarak konuşurken CHP’yi de eleştirerek, işçi sınıfının ve emekçilerin iktidarından, demokratik ve bağımsız bir Türkiye’den yana olduklarını söyleyen sendikacıların büyük çoğunluğunun seçimlerde adeta “tarafsızmış” gibi davrandıklarını görüyoruz. Ki, böyle davranmanın söylenmeyen ifadesi ise “ehveni şer olan CHP’ye destek” anlamına geliyor.
Oysa seçim dönemlerinde en açık tutum alması gerekenler bu kendini, “sınıftan ve mücadeleden yana sendikacılar” olarak ifade eden sendikacılardır. Onlar açıkça; halkın işçi sınıfının taleplerini de öne sürerek seçimdeki en ileri güçleri destekleyen açık bir tutum ortaya koymazlarsa politika nasıl ilerleyecek, sendikalar ve işçi, emekçi kitlesinin tutumu nasıl yönlendirilecektir? Burada, “Herkes kendi iradesiyle karar versin” demek doğru olmaz. Çünkü sermaye partileri öyle demiyor ve kendi iradelerini emekçilere, halka dayatıyorlar. Bu durumda sendikalar, hadi sendikalar bugünkü koşullarda siyasete böyle müdahale edecek kadar birlik bütünlük içinde değil, sendikacılar açık tutum alarak sermaye partilerinin karşısında işçi sınıfının, emekçilerin, daha da önemlisi ülkenin emek ve demokrasi güçlerinin mevzisinde yer almalı; bunu açıkça göstermelidirler ki; onlar inanan işçiler de sendikacılarını izleyen öteki emek kesimleri de “Sendikacılarımızla aynı safta olmalıyız” diye saflarını belirleyebilsinler.
Elbette burada, “Her sendikacı kendi taraf olduğu partiyi desteklesin!” gibi liberal bir ilkeyi öne sürme lüksüne sahip değiliz. Kaldı ki zaten sermaye partilerine yakınlık duyan sendikacılar, yukarıda da belirtildiği gibi bunu pervasızca yapıyorlar. Ve keşke yapmasalar!
Burada sorunu gündeme almamızın nedeni, sistem partilerine karşı olduğunu söyleyen sendikacıların, Emek Demokrasi ve Özgürlük Bloku’na açıkça destek vermekten geri durmasıdır. Elbette bir sendikacı, bloğu destekleyen partilerin tümüyle, hatta hiç biriyle aynı görüşte olmayabilir. Ama bugünkü seçimde ortaya çıkan saflaşmada; Kürt sorununun demokratik çözümünden, bütün halk kesimlerinin  özgürlük taleplerine, inanç özgürlüğünden, yüzde 10 barajı başta olmak üzere yasaların demokratikleştirilmesine, doğanın ve tarih-kültür değerlerinin korunmasından “demokratik anayasa” talebine... ülkenin demokratikleştirilmesine, ülkenin en temel sorunlarında bir çözümden yanaysanız; burada bloğun dışında bir seçeneğiniz yok demektir. Onun için “iki partinin seçime girdiğinden” söz ediyoruz ve bu partilerden birisi (seçime katıldığı seçim bölgelerinde) Emek Demokrasi ve Özgürlük Bloku’dur; öteki ise diğer partiler!
Bu yüzdendir ki, sendikacılarımız, seçim çalışmalarına fiilen katılarak, yerine göre imza vererek, yerine göre de bizzat toplantılar düzenleyip adaylarla işçileri karşı karşıya getirerek... taraflarını belirtmelidir.
Bu onların sadece demokratik “hakkı” değil, işçi sınıfının davasını gütmeleri açısından görevleridir de.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...