22 Nisan 2013 11:14

Boston, Sochi ve güvenlik endüstrisi

Boston, Sochi ve güvenlik endüstrisi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Boston Maratonu’nda bombalar patladı ve merkezleri İsrail, İngiltere ve ABD’de bulunan özel güvenlik şirketleri avuçlarını ovuşturdu.
1984 Los Angeles’tan bu yana Olimpiyatların sermaye için 2 anlamı var. Biri “panayır kapitalizmi”, biri “felaket kapitalizmi.”
Jules Boykoff’un Naomi Klein’dan ilham alarak yaptığı tanım, basit bir gerçeği hatırlatıyor: “Panayır kapitalizmi de felaket kapitalizmi de sıra dışı bir dönemi ifade eder ve çıkarcı politikacılarla onların iş adamı dostları için normal dönemlerde hayal dahi edemeyecekleri politikaları uygulayabilmelerini sağlar.”
Panayır kapitalizmi, olimpiyatlar, dünya kupaları, uluslararası fuarlar gibi mega organizasyonları kapsıyor. Belirli bir kentte, belirli bir tarih aralığında kitlelere birkaç günlük ya da haftalık bir panayır vaat eden bu organizasyonlar muazzam bir rantı da yönetmenin aracı.
Eh, ortada böylesi bir “küresel” panayır varken onun güvenliğini sağlamak da önemli bir mesele. Kimse 1972 Münih Olimpiyatları’nda yaşananların tekrar etmesini istemez(Kara Eylül örgütü 11 İsrailli sporcuyu  kaçırmış, çıkan çatışmada sporcular yaşamını yitirmişti).
Ancak 11 Eylül sonrası bu “güvensizlik” atmosferinin nasıl sömürüldüğünü, toplumların nasıl birer “gözetim toplumu” haline getirildiğini de biliyoruz. İşte bu ortam, mega organizasyonları ve başta da Olimpiyatları, uluslararası güvenlik şirketleri için cazip bir galeriye çeviriyor. Burada da “felaket kapitalizmi” önlemleri devreye giriyor.
11 Eylül paradigmasını dünyanın her santimetrekaresine yayarak para kazanan bu şirketler, en yeni oyuncaklarını tanıtma fırsatı buluyorlar. Londra Olimpiyatları öncesi, güvenlik endüstrisinin önde gelen dergileri, Olimpiyatları “endüstrinin motoru” ve “pazarı mutlu, hareketli kılan” organizasyon olarak sevinçle karşılamıştı.
2004 Atina’nın yalnızca güvenlik giderleri 1 milyar sterlindi. 2012 Londra’da ise 553 milyon sterlin. Halkın cebinden karşılanan mali külfet bir yana, oyunlarda tanıtılan “oyuncaklar” kenti militarize etmenin ve her türlü toplumsal muhalefeti bu oyuncakların yardımıyla bastırmanın bir aracına dönüşüyor.
2004 Atina’da, 300 milyon dolara malolan süper-panoptik kapalı devre televizyon ve bilgi sistemi, daha sonra ülkenin ekonomik krize girmesiyle büyüyen isyanları kontrol altına almanın bir aracına dönüştürüldü. Atina’dakinin çok daha gelişkin örnekleri Londra’da sergilendi. Aslına bakarsanız Londra’daki militarizasyon öyle bir seviyedeydi ki kent, 2.dünya savaşından bu yana gördüğü en büyük askeri hareketliliğe sahne oldu: Thames nehrinde bir uçak gemisi, insansız hava araçları, gökyüzünü tarayan füze sistemleri ve 50 bine yakın güvenlik görevlisi...
2014 Dünya Kupası ve 2016 Olimpiyatlarına hazırlanan Rio de Janeiro’da da, gecekondu mahallelerindeki kentsel dönüşüm sürecini uysallaştırmakla görevli “Favela pasifizasyon ekipleri”nin marifetlerini pek çok kez yazmıştık. Bu tip devlet organizasyonu iç güvenlik örgütleri de işin bir başka yanı.
Ne diyorduk?
“Boston Maratonu’nda patlayan bomba ve avuçlarını ovuşturan güvenlik şirketleri...”
sgecikmedi. 2014 Sochi Kış Oyunları’na dair konuşan Rusya Spor Bakanı Vitaly Mutko ve Olimpiyat Organizasyon Komitesi CEO’su Dmitry Chernyshenko “Tarihin en güvenli olimpiyatı” sözünü verdi.
Olimpiyat düzenleyen her ülke zaten Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin (IOC) 51. maddesi uyarınca “Olimpiyat alanının bütün bölümlerinde gösteri ya da politik, dini, etnik propagandayı engellemek”le yükümlüdür.
Boston’da bombayı patlatan Çeçen kardeşlerden sonra Çeçenistan’a pek de uzak olmayan Sochi’de “güvenlik terörü”nün bu bahaneyle çok daha sert eseceğinden emin olabiliriz.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...