Ordu'da bir memleket hikayesi
Fotoğraf: Envato
Eğer çalışanlardan belirlenmiş kriterlere uygun performans göstermekten başka bir başarı beklenmiyorsa; eğer üstlere ve yönetime sadakat sözleşme yenilememe kabusuyla sürekli sınanıyorsa; eğer üniversiteleri tekelci sermayenin bir yan kuruluşu haline getirme arzusu duyuluyorsa “böyle üniversite olmaz” diyenler, hızla döndürülmeye çalışılan çarka çomak sokmuş muamelesi göreceklerdir. Hele böyleleri yalnızlığa mahkûm edilmeye, sessizliğe zorlanmalarına karşın çoğalmak istiyorlarsa, örgütlenmenin en önemli güçleri olduğunu düşünüyorlarsa arkadan geleceklere gözdağı vermek niyetiyle yıldırılmaya çalışılacaktır.
Nitekim Ordu Üniversitesinde 7 öğretim görevlisi hakkında tam da bu yüzden; odalarının kapılarına “İnsan, Doğa, Toplum Yararına Üniversite İstiyoruz” yazılı kokart ve Eğitim Sen afişi astıkları gerekçesiyle soruşturma açıldı. Alelacele hazırlanan soruşturma tutanağında akademisyenlerin izinsiz afiş astığı not düşüldü ama bu afişin ne afişi olduğu bilgisi yer almadı. Aynı gün içlerinden birinin, Yardımcı Doçent Deniz Yıldırım’ın eline YÖK Yasa Tasarısı hakkında yaptığı bir konuşmadan dolayı kendisine disiplin cezası verildiğine ilişkin bilgi ulaştı.
Ordu Üniversitesi’ndeki gelişme, üniversitelerin neoliberal dönüşümünün yolunu açan tasarı sayesinde akademide yapılmak istenenin bir arketipi olarak görülebilir. Diğer yandan Akademi Susmayacak platformunun çağrısıyla yapılan 2 Şubat’taki “Çalıştay”da konuşan akademisyenlerin anlattıkları da hesaba katılırsa Deniz Yıldırım ve arkadaşlarının başına gelen, buzdağının görünen kısmını oluşturuyor. Derinlerde çok daha büyük bir operasyon var. Siyasi iktidarın eğilimine uygun şekillenmiş üniversite yönetimlerinin beğenmediği, akıllarına yatmayan öğretim üyeleri kadro vermeme ve disiplin tehdidinden işten atılmaya kadar pek çok uygulamaya maruz kalıyor. Ama bıçak sırtında olan sadece muhalif öğretim üyeleri değil; üniversitelere topyekûn bir ayar çekiliyor. Bu ayara kurban edilenlerden 50 D’li asistanlar işe geri dönmek için uzun süre mücadele etmek zorunda kalmışlardı.
Fakat üniversite sadece bu karanlık tablodan ibaret değil. Her baskı ona karşı örgütlenmeyi ve direnme biçimlerini de doğuruyor ister istemez. ODTÜ olayları ve 50 D’li asistanların direnişi üniversite bünyesinde kurulmuş irili ufaklı platform, inisiyatif ve sendikanın bir araya gelme ihtiyacını doğurdu. 2 Şubat Konferansı’nın oturumlarından birinin de başlığı olan “Ne yapmalıyız” sorusu bir araya gelme ve birleşme ihtiyacının dile getirilmesiyle cevaplandıktan kısa bir süre sonra Üniversite Dayanışma Platformu’nun (ÜDP) kurulduğu ilan edildi. Bu parçalı güçlerin birleşmesi bakımından son derece önemli bir gelişme. ÜDP 31 kurumun katkısıyla oluştu ama her gün bu sayı artmaya devam ediyor. 16 Mart’ta ODTÜ öğrencilerinin düzenlediği konferans da üniversite bileşenlerinden birinin, öğrencilerin örgütlenme arayışının bir karşılığı olarak ortaya çıktı. Üniversite hareket halinde.
Kapılarına Eğitim Sen kokartı astıkları için soruşturma açılan akademisyenler örgütlü olmasalar uğradıkları akıl dışı muamelenin kamuoyuna ulaşması belki de çok mümkün olmayacaktı. Bu süreçte Eğitim Sen ve ÜDP Ordu Üniversitesindeki arkadaşlarını yalnız bırakmadılar. Çünkü Ordu’daki hikâye Türkiye’nin bütün üniversitelerinde olan bitenin çok açık bir anlatısı olarak çıkıyor karşımıza. Eğer Deniz Yıldırım ve arkadaşlarının maruz kaldığı muamele deşifre edilip oyun bozulmazsa Ordu’ların çoğalması işten bile olmayacak. Bu yüzden bu “dava” kritik önemde.
Siyasi iktidarın ve üniversitedeki uzantılarının şakaya gelir tarafı yok. Çok açık bir biçimde “İnsan, Doğa, Toplum Yararına Üniversite”ye karşılar. Bu yararı üniversiteden eksilttiğinizde ise ortada ne üniversite ne eğitim ne de akıl kalacak ama bunun umurlarında olduğu pek söylenemez. Onların üniversiteden beklediği faydanın ise üniversite olmakla alakası yok.
- Vatan millet ıstakoz 19 Nisan 2024 06:05
- Kürt’e yasaklı, kavgalı gürültülü Türk demokrasisi! 05 Nisan 2024 05:53
- Bu daha başlangıç 01 Nisan 2024 05:40
- Yol boyu Kürtler 29 Mart 2024 05:00
- Hatay’da geliyorum diyen deprem! 22 Mart 2024 04:58
- Yoksullaştır ve yardıma muhtaç et! 17 Mart 2024 05:07
- Ama şu ama bu… 15 Mart 2024 04:46
- Ölümle yaşam tertibi arasında kadın 08 Mart 2024 05:10
- Kalkınma planları ve programlarında kadın: Bir beşeri sermaye 03 Mart 2024 05:20
- TOKİ’zedeler ve istismar 01 Mart 2024 04:58
- Şeriat mı? 23 Şubat 2024 05:08
- Altında kan, aslında yağma var 16 Şubat 2024 05:10