24 Şubat 2013 12:01

Hakikat her şeyi değiştirir

Hakikat her şeyi değiştirir

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İnsanın onuruna en çok, hakikatin böyle utanmazca, böyle dalga geçerek ters yüz edilmesi, yalanın gerçeğe bu kadar kendini bilmez, karşısındakini insan yerine koymaz biçimde tahvil edilmesi dokunuyor!
Savaşın içinde doğan, savaşa karşı örgütlenen Mazlum’u savaşın her gün yeniden üretildiği, düşmanlığın her gün yeniden yaratıldığı yerde, zorunlu olarak bulunduğu askeriyede öldürüp adını intihar koyuyorlar. “Sol şakağına sıktığı G3 kurşunuyla kendini öldürdüğünü” söylerken bekliyorlar ki o ana baba, o savaş nedir en çok kendi yaşamlarından bilen iki insan buna kansın, ellerini böğürlerine koyup “vatan sağolsun” desinler!
Bekliyorlar ki Mazlum gibi askerde intihar ettiği söylenen gençlerin ana babası, akrabaları, arkadaşları, yoldaşları “ne deniyorsa o doğrudur” desin…
Demezler…
Demediler Mazlum’un cenazesinde de…
Resmi rakamlara göre her 3-4 günde bir asker “intihar ediyor” bu memlekette. Asker Hakları İnisiyatifi rakamların çok daha yüksek olduğunu söylüyor.
Adı intihar diye geçen olayların çok büyük bir kısmının cinayet olduğu ortada. Tanıklıklar, aile beyanları, yapılan resmi açıklamaların ve delillerin tutarsızlıkları, bilirkişi raporları bunu gösteriyor.
Savaşın alası çatışma alanlarında değil, karakollarda yaşanıyor. Hem de adını daha kolayca, daha fütursuzca “kaza” koyarak, kıyılan canlara “zaiyat” diyerek. Faili militer devletin ta kendisi üstelik, yaratılmış bir düşman, öfke seline boğulacak bir örgüt falan da değil yani!
Yıllardır bize söyledikleri “asker ocağının kutsallığı” yalanı ifşa olalı çok oldu! Kısa bir zaman önce Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz şunları demişti:  “Askerdeki intiharların arttığı iddiası doğru değil. İntihar sari bir hastalık. Yani bulaşıcı. Birisi çatıya çıkınca, Meclis’te ağaca çıkınca arkasından olaylar devam ediyor. Toplumda ne kadar intihar oluyorsa, askerin içinde de olabiliyor. Askerde tüm intiharlar kayıt altında olduğu için dikkat çekiyor. Kadına şiddet olayında da benzer bir durum var. Belki geçmişe göre azalmış olabilir ama daha fazla haber oluyor, daha çokmuş gibi algılanıyor.”
Hadi geçtik vatandaşlarının insan gibi yaşamalarının garantörü olma sorumluluğunu, devletin kendi eliyle öldürdüklerini “amaaan canım ne olmuş” edasıyla açıklıyormuş gibi yapması nasıl bir güvenin, neye güvenin ürünüdür?
Kendi meşreplerince “erkeklik” yoğurdukları kışlalarda, dilediklerince düşmanlık yarattıkları, savaşı bir oyun gibi oynadıkları, evlatlarımızı kurşun asker kıymetinde ateşe attıkları, emirle, demirle içlerindeki insanlıkları söküp almaya çalıştıkları askeriyelerde bir de keyiflerince canlarıyla oynuyorlar çocuklarımızın.
Ve sonra… Astarını aslına uydurma gereği bile duymadan söyledikleri yalanlara kanmamızı bekliyorlar!
Hakikati istemek önemli…
Onlar böyle utanmazca eğip bükerken gerçekleri, neye güvendiklerini açığa çıkarmak için gerekli hakikat. Çünkü o güvendikleri şey, çocuklarımızla birlikte insani değerlerimizin hepsine birden göz koymuş durumda. Kaygı duymadan başımızı yastığa koyma, gelecek günün endişesiyle sinmeme, korkmadan yaşama arzumuza göz koyan devlet, korkumuzdan beslenen devlet…
Hakikatten korkan devlet…
Bu ölümlerin savaşla, savaşın yarattığı kirlenmişlikle, savaşın yarattığı değersizlikle, savaşın lime lime ettiği hak-hukukla alakalı olduğunu her gün yeniden bağırmak sorumluluğumuz. Hakikat her şeyi değiştirir çünkü…
Geçmişin karanlığını da…
Geleceği de…

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...