20 Şubat 2013 10:44

Mustafa Suphi'lerden HDK'ye

Mustafa Suphi'lerden HDK'ye

Fotoğraf: Envato

Paylaş

HDK Heyeti’ne karşı Sinop ve Samsun’da organize edilen kontrollü linç gösterisi Türkiye tarihinde ilk değil. Benzerleri o kadar çok ki, burada her birinin ismini anmaya kalksak sayfa yetmez. Osmanlı’da organize edilenleri bir tarafa bırakırsak, en ünlüleri; Mustafa Suphi’lerin  Batum üzerinden Anadolu’ya geçişleri sırasında organize edileninden Sivas’ta 2 Temmuz 1993’teki katliama ve sonrası Hrant Dink protestolarına kadar uzar.

Olay yerine getirilecek bir miktar “milliyetçi”, “mukaddesatçı” kalabalık her zaman bulunur. Organize bir güç, o güruhu oraya getirmek için harekete geçer. Önce bir söylenti yayar, protesto için gerekli araçları sağlar, devletin onların arkalarında olduğunu fısıldar, saldırıyı önleyecek güçler içinde de zaten organizatörlerin adamları mevcuttur.

Gösterilmek istenen şey, halk sizi istemiyor, biz olmasak sizi linç edecekler görüntüsü yaratmaktır. Bu tür organizasyonların sonrasında bazen Hrant Dink olayında olduğu gibi bir suikast, bazen Suphilerde olduğu gibi hunharca bir katliam, bazen Sivas 1993’deki gibi kitlesel kırım yaşanabilir.

Bu tür linç organizasyonlarını her zaman derin devlet ya da devletin yapması şart değildir. Bazen, egemen iktidar güçlerinin bir kesimi de bu tür organizasyonlar gerçekleştirebilir.

Sinop ve Samsun’daki organizasyonu kim yaptı?

Halkın kendi kendine galeyana gelmediği çok açık. Olayları TV’lerden izlediğinizde dahi her şey açıkça görülüyor.
Bir siyasi parti veya siyasi örgütün işi değil. Çünkü, atılan sloganlar ve pankart vb. işaretler bunun böyle olmadığını gösteriyor. Toplanan güruh ne zaman nereye gideceğini biliyor. Bunu kendiliğinden bilmesi olanaksız. Organize eden güçler doğru zamanda, doğru yere yönlendiriyor güruhu. Polis, kitleyi kontrol ederek protestonun sürmesini sağlamaya çalışıyor.
Peki organizatör kim? CHP mi, MHP mi, AKP Hükümeti mi, Ergenekoncular mı?

Saldırının almak istediği netice nedir? Ona bir bakmak lazım. Saldırganları organize edenler İmralı Süreci diye adlandırılan süreci sabote etmek istiyor. AKP ve ulusalcılar diye tanımlanan güçler arasında çatışma bütün şiddetiyle sürüyor. Son günlerde Ergenekon, Balyoz davaları gibi davalar ve ordudaki istifalar etrafından yürütülen propaganda çalışmaları ile ulusalcı kanat bayağı güçlendi. Kürt meselesindeki on yıllarca sürdürülmüş resmi propagandanın gücünden de yararlanarak İmralı sürecinde ulusalcı kanat siyasi desteğini arttırıyor. Ulusalcılar CHP içinde de son günlerde öne çıkmaya başladılar. CHP neredeyse bu güçlerin siyasi sözcüsü haline geldi. Halkçı, “solcu” CHP imajı ile siyaset yapmaya çalışanlar geriye itildi. O halde Sinop ve Samsun organizatörleri bellidir. Oraya gelen gençlerin içinde CHP’li, MHP’li vb.lerinin olup olmaması o kadar önemli değildir. O organizasyonu yapan (Son yıllarda çok kullanılan deyimle) aklın içinde, CHP ve MHP’nin aklı, Ergenekoncuların aklı vardır.

AKP’nin hiç mi suçu yok? AKP, Hükümeti, isteseydi kısa sürede olayları sonlandıramaz mıydı? Elbette sonlandırabilirdi. Fakat, AKP de, İmralı sürecinde muhatabının burnunu sürtmek istiyor. O da kontrollü bir iyi adam rolü oynamak istiyor.

Önümüzdeki günlerde böyle ya da farklı versiyonları organize olayları daha çok göreceğiz. Bizde, egemen siyasi güçlerce siyaset maalesef böyle yapılıyor.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...