20 Şubat 2013 03:14

Kürt sorunu çözülürse?

Kürt sorunu çözülürse?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kürt sorununun çözümü, herkesin “Şu tepeyi aşınca denizi göreceğiz.” dediği, kritik bir dönemeç haline geldi. O tepenin ardında gerçekleştirilememiş hülyaların, ertelenmiş beklentilerin karşılık bulacağı vaadi var. Türkiye burjuvazisinin mühim şahsiyetlerinden Güler Sabancı o eşik aşılınca Türkiye’nin kanatlanıp uçacağını düşünüyor. Ve diyor ki, “Türkiye’nin hızlı büyüyeceğine, bölgesel kalkınma farklarına çözüm olacağına ve o bölgelerdeki çalışma hayatına katılımı, eğitimi, insan haklarını, kadınları etkileyeceğine inanıyorum.” Bundan birkaç yıl önce Bülent Arınç da aynı beklentiyi “Türkiye PKK sorununu çözerse adeta uçacaktır. Önü açılacaktır.” diye ifade etmişti. Kimine göre ise, tepe aşıldığında derin devlet bitecek, demokrasi gelecek, Cumartesi Anneleri’nin yüzü gülecek, daha demokratik bir anayasaya kavuşulacak. Erdoğan’a göre ise AKP-BDP birlikte bu anayasayı yapabilecek, aradan başkanlık sistemini geçirecek ve kendi adı tarihe altın harflerle yazılırken Türkiye’ye de Ortadoğu’da “Yürü ya kulum!” denecek!

30 yıldır demokrasi yoksunluğunun, işsizliğin, yoksulluğun alttan alta gerekçesi ve nedeniymiş gibi gösterilen Kürt sorununun çözümüyle birlikte Türkiye’nin burjuvasıyla emekçileriyle, hep birlikte şahlanacağına dair bu iyimser havada çizilen, herkesin kazandığı, herkesin mutlu olduğu tablo doğrusu çok naif. Dünyanın bütün ülkelerinde böyle derin bir iç sorun yok ama emekçilerin “çalışma hayatına katılımı, eğitimi, kadınların durumu” iyileşmiyor. Tersine, kriz filan derken kötüleşiyor. Mevcut kötü durumun o tepe aşılınca birden bire tersine dönebileceğine ilişkin burjuva vaat bu yüzden bütün dertlerin kaynağı Kürt sorunuydu demek kadar yanıltıcı.

Türkiyeli emekçilerin yıllardır süren savaştan canı elbette çok yandı, barış ve çözüm bu sosyal yaraların onarılması bakımından önemli bir dönüm noktası oluşturacak. Ancak Kürt olmayan emekçilerin, çözüm ve barış sürecinin başlıca özneleri arasında yer almadıkları takdirde, tepenin ardındaki denizin onlara çok yararı olacağı söylenemez; emekçilerin taraf olmadıkları, uğruna mücadele etmedikleri bir demokrasi ve sosyal refah dünya yüzünde görülmedi ve onlara kimse tarafından ihsan edilmedi.

Sabancıların, Koçların, yeşil sermayenin bölgedeki el değmemiş kaynaklara, ertelenmiş yatırım olanaklarına, Ortadoğu pazarında ve siyasetinde işgalci şahlanmaya dair kurdukları hayallerle Türkiyeli emekçilerin hayalleri arasında dağlar kadar fark var. Dolayısıyla çözüm sürecinden herkesin kazandığı bir sonuç öyle kendiliğinden çıkamaz. Emekçiler çözüm sürecinden, ancak kendi damgalarını vurabiliyorlarsa kazançlı çıkacaklardır.  

Diğer yandan Kürt sorununun çözümü demokratikleşmenin sadece ilk koşuludur, tek koşulu değil. Kürtler bu süreçte kendilerine düşen misyonu gerçekleştirmek için ellerinden geleni yapıyorlar da. Demokratikleşme bu ülkedeki bütün emekçilerin başlıca talebiyse bütün bu sürecin sorumluluğunu sadece Kürtlere bırakarak ilerde demokrasiye kavuşulacağını beklemek hayal kurmaktan başka bir anlama gelmeyecektir.

Ne yazık ki demokrasinin halkın kendi gücüyle ve ancak mücadele ederek elde edilebilecek bir şey olduğu çoktan beri unutuldu. Bunda, demokrasinin ancak, dışarıdan müdahalelerle inşa edilebildiğine ilişkin medya ve devlet propagandalarının da rolü var. Avrupa Birliği’nin, ABD’nin hazırladığı insan hakları karnelerine göre demokrasiye ayar verme eğilimleri bu kesimlerin onmaz hastalığı olmuştur hep. AB’nin, ABD’nin ve yerli hık deyicilerinin demokrasisi “Kendi himmete muhtaç bir dede nerede kalmış ki başkasına himmet ede...” denilebilecek bir demokrasidir ve bu demokrasinin ithal edildiği yerlerdeki halkın durumu ise ortada.

Burjuva, tepenin ardındaki denizi istediği gibi görebilir; sürecin sonunda ister şahlanmayı, ister kanatlanıp uçmayı umabilir. Önemli olan orada Türk ve Kürt emekçilerin de kendi denizini görmesidir hatta onu birlikte yapmasıdır.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...