30 Ocak 2013 12:00

Cemevi ibadethane midir?

Cemevi ibadethane midir?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bu köşede daha önce birkaç kez yazmıştım. Şimdi Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin Cemevlerinin ibadet yeri olduğu konusundaki kararı üzerine bir daha yazmakta fayda var. Türkiye’de yasalar hak ve özgürlükler açısından geri. Son yıllarda yapılan göstermelik değişiklikler de (sözde reformlar) esaslı bir iyileştirme getirmedi. Fakat, mevcut yasaların uygulanmasında dahi yargıçlar, özellikle Yüksek yargı Organlarındaki (özellikle Yargıtay) yargıçlar son derece gerici rol oynuyor. Yerel mahkemelerden çıkmış tek tük özgürlüklerden yana kararlar da Yargıtay duvarına çarpıyor ve yasalardan da daha geri içtihatlarla hak ve özgürlükler kısıtlanıyor.
Bu girizgahtan sonra Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararına dönelim.
Çankaya Cemevi Yaptırma Derneği tüzüğünün bir yerine cemevlerinin ibadethane olduğunu yazmış. Tabii, Dernekler Masası’nın gözünden bu durum kaçmamış ve Derneğin kapatılması için Asliye Hukuk Mahkemesi’ne dava açılmış. Davaya bakan Ankara 16. Hukuk Mahkemesi kapatma davasını ret etmiş. Dosya Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’ne gitmiş. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi kararı oyçokluğu ile bozmuş. Yargıtay Dairesi de AKP Hükümeti gibi, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi üç din (İslam, Hıristiyanlık, Yahudilik) ve üç ibadethane (cami, kilise, havra) tanıyor. Alevilik, İslam’ın içindedir ve ibadethanesi de camidir diyor.
Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi, Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin kararına direnmiş. Direnme gerekçeleri gerçekten doğru ve din ve vicdan özgürlüğü ilkeleri ile laiklik prensibine uygun. Mahkeme şöyle diyor: Anayasanın 2. maddesinde devletin laik olduğu yazılı; devletin neyin din, ibadet ve ibadethane sayılacağını belirlemesi laikliğe aykırı; hangi inancın din, hangi ibadet ve ibadethane sayılacağının devlet tarafından belirlenmesi inanç özgürlüğünün kullanılmasının gereklerini de engelliyor vb. diyor.
Mahkeme AİHM’nin çeşitli kararları ile de bu gerekçesini desteklemiş.
Ankara 16. Asliye Mahkemesi elbette haklı. Neyin din, neyin ibadet ve ibadethane olacağını devlet belirlerse, o devlet laik olmaz. O devletin dini ya da dinleri olur. Cumhuriyetin kuruluşunda Anayasada ‘devletin dini İslam’dır’ diye bir ibare vardı. Daha sonra bu madde çıkarıldı ama devletin işleyişinde bu ilke hep varlığını korudu.
Hıristiyan ve Yahudiler’in kısmi olarak din ve vicdan özgürlüğüne tahammül edilmesi de Lozan Antlaşması ve Batılı devletlerin baskısı ile mümkün olmuştur. Onlara da laikliğin prensiplerine aykırı engellemeler, kısıtlamalar vardır. Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılmasının engellenmesi ve Rum Ortodoks Patriği’nin Ekemenük  sayılmaması da bu kafanın ürünüdür.
Gerçek bir laiklikte, din ve vicdan özgürlüğünün serbestçe kullanıldığı bir ülkede yeterli sayıda insan bir araya gelip biz şöyle bir dine inanıyoruz (mevcut dinler dışında bir din de olabilir) ve şunlan ibadetlerimiz, şu da ibadethanemiz dediğinde, devlet açısından o din ya da inanış İslam-Sünni-Hanefi din ve mezhebi ile aynı haklara sahip olur. Keza inanmayanların da aynı haklara sahip olması belirleyici önemdedir. Bunun aksi, o devletin laiklik ve din ve vicdan özgürlüğü konularında kısıtlamalar, engeller getirdiğini gösterir.
Şimdi, muhtemelen Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin doğru kararı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na gidecek. Bakalım oradan nasıl bir karar çıkacak?
Ben eminim ki, “cemevleri ibadethane değildir” kararı çıkacaktır.
Son zamanlar jargonunun hiç sevmediğim ama yazıyı bitirmek için de uygun olan bir sloganı ile bitirelim. Şaşırt beni Yargıtay!

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...