Erdoğan'la Birgül Ayman Güler'in farkı

"Türk bu ülkenin yegane efendisi, yegane sahibidir. Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek bir hakları vardır. Türklere hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı. Dost, düşman ve bu dağlar bu hakikatı böyle bilsin..."  Böyle diyordu Mahmut Esat Bozkurt, 1930’da mecliste yaptığı konuşmada.
Mahmut Esat Bozkurt kim?
1924-1930 yılları arasında Adalet Bakanlığı yapmış, yani cumhuriyet rejiminin hukuki temellerinin atılmasında önemli görevler üstlenmiş bir isim…
“Kürt milliyetçiliğini bana ilericilik ve bağımsızcılık diye yutturamazsınız. Türk ulusuyla Kürt milliyetini eşit, eşdeğerde gördüremezsiniz. (…) Türkiye’de Kürt sorunu yoktur. Türkiye’de siz sorunu Türk sorunu yaptınız.” Böyle dedi, CHP milletvekili Birgül Ayman Güler, Mahmut Esat Bozkurt’un konuşmasından 83 üç yıl sonra mecliste yaptığı konuşmada…
Mahmut Esat Bozkurt, cumhuriyet rejiminin ulus-devlet politikasının kurucularından. Bu ülkede yaşayan herkes ya Türkleşecek, ya da Türk’e köle olacak diyordu.
Bozkurt’un söyledikleri cumhuriyet rejimi boyunca başa gelen bütün hükümetler tarafından uygulanmaya çalışıldı. Baskı, sürgün, asimilasyon politikalarını; Türkleşmeyi kabul etmeyen Kürtler, hak istemli her kalkışmalarında kıyımdan geçirildi. 2009’da CHP’li Onur Öymen’e “Dersim’de analar ağlamadı mı?” dedirten de bu politikaydı.
İşte Birgül Ayman Güler’in sözleri de Bozkurt’un savunduğu politikanın bugün geldiği noktayı özetlemektedir. Kürtleri Türkleştiremedik ama Kürtler yine de bizimle eşit değildir, diyor. Elbette CHP’de Güler gibi düşünmeyenlerin olduğunu biliyoruz. Ve CHP de zaten ancak bu politikadan uzaklaştığı oranda bu ülkede demokratikleşmeye ve Kürt sorununun çözümüne katkı sunabilecektir.
Başbakan Erdoğan,  Bugün Kürt sorunun çözümü konusunda Öcalan’la görüşmeler yapan bir hükümetin başında bulunuyor. Erdoğan’ın Kürt sorunu konusunda son on yılda birbiriyle çelişkili birçok söylem kullandığını biliyoruz. Bunları bugün bir tarafa bırakıyoruz.
Erdoğan, Güler’i mecliste yaptığı konuşma nedeniyle eleştiriyor.
“Bir ırkın diğerine, bir milletin diğerine, bir ulusun diğerine üstünlüğünü savunmak, en başta bu topraklara karşı saygısızlıktır” diyor Erdoğan. Ne güzel söylüyor değil mi!
Ama aynı Erdoğan daha 3 gün önce anadilde savunma konusunda yapılan düzenleme ile ilgili şunları söylüyordu: “Anadilde savunma demeyelim. Kelimelere dikkat edelim. En iyi şekilde kendini nasıl ifade edebiliyorsa öyle etsin. Bu iş resmi dil talebini getirir diyorlar. Geçin bu işleri. Bu ülkenin resmi dili Türkçe. Bitti.”  Erdoğan, Kürtlerin hak eşitliği mücadelesinin en önemli talebi olan anadilde eğitim konusunda da “Seçmeli dersler geldi, öğrenmek isterse gider öğrenir” diyor.
Erdoğan’ın durduğu yerin Güler’le mesafesini daha iyi anlamak için bir alıntı daha yapalım. Bu da Erdoğan’ın bir hafta önceki Nizip konuşmasından: “Tutturmuşlar; ‘Kürt sorunu’. Ben Kürt sorunu diye bir şey tanımıyorum. Kürt kardeşimin sorununa evet, Kürtçülüğe hayır!”
Erdoğan, “resmi dil Türkçe” diyor, anadilde eğitim isteyen Kürde “2 saatlik seçmeli ders neyine yetmiyor” diyor. Sonra da Kürt sorununun olmadığını “Kürt kardeşinin sorunu” olduğunu söylüyor.
Kürt sorunu yok demek, Kürtlerin hak eşitliği sorunu yok demektir.
Yani “Biz Kürtlerle eşit değiliz” diyen Güler’i eleştiriyorsun, sonra anadilde eğitim isteyenlere, Kürt sorununun hak eşitliği temelinde çözümünü savunanlara “orada dur”, “Kürt sorunu diye bir şey tanımıyorum” diyorsun.
Oysa Kürt sorunu, cumhuriyet rejiminin iki kurucu unsurundan biri olan ve kuruluş sürecinde M. Kemal’in “muhtariyet” verilmesinden söz ettiği Kürt ulusunun inkârına dayalı politikaların doğurduğu bir sorundur. Ve çözümü de bir lütuf gibi verilen 2 saatlik derslerden değil; demokrasiden, tam hak eşitliğinden geçmektedir.
Evet, bu ülkede Kürt sorununu, Birgül Ayman Güler’in mirasçısı olduğu Mahmut Esat Bozkurt kafası yaratmıştır. Ancak bir o kadar açık bir başka gerçek de şudur: Her ne kadar bu kafayı eleştiriyor gibi görünse de Başbakan Erdoğan’ın bugün savunduğu anlayışla da Kürt sorunu çözülemez.